Bir ev satın alabilirsinama yuvayı alamazsın
Bir yatak alabilirsinama uykuyu alamazsın
Bir saat alabilirsinama zamanı alamazsın
Bir kitap alabilirsinama bilgiyi alamazsın
Bir mevkiye kavuşabilirsinama saygıya değil
Doktora para ödeyebilirsinama sağlığa değil
Ruhunu satın alabilirsinama hayatını değil
Seksi satın alabilirsinama AŞKI değil
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
> - Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
> - Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!
>
> Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü
> filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka
> hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri
> kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor
> gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
> Diyojen, kenara çekilerek
> gayet sakin şu karşılığı verir:
> - Ben çekilirim!!
> Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için
> Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
> - Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..
>
> Meşhur bir filozofa:
> - Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar
> fakirsiniz?
> diye sorulduğunda:
> - Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.
>
> Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
> - Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç
> kimse
> budalalağı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve
> seve öder.
> Kral, alaylı alaylı gülerek:
> - Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza
> karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
>
> Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye düşmanlarından biri:
> - Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
> Galile:
> - Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama,
> seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
>
> Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide
> kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
> - Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
> zapdetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
> - Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
>
> Bir toplantıda bir genç M. Akif'i küçük düşürmek için:
> - Afedersiniz, siz veterinermisiniz? demiş. M. Akif hiç istifini
> bozmadan şu cevabı vermiş:
> - Evet, biryeriniz mi ağrıyordu?
>
> İdam edilmek üzere olan bir mahkuma:
> - Diyeceğin bir şey var mı? diye sorduklarında:
> - Bu bana iyi bir ders oldu!!
>
> Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı
> yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri
> ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
> - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir:
> - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
> - Bende bilirim.
>
> Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarında ilerlerken,
> keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
> - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
> Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
> - Bizde onlara yaklaşıyoruz.
>
> Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanırmısınız?
> Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle
> açıklardım.
G üneş'in görünen yüzeyine ışıkküre (Güneş'in görünen parlak yüzeyine ışıkküre denir. Teleskopla dikkatle gözlendiğinde, ışıkkürenin bulgurcuk (gra-nül) denen benekli bir yapıya sahip olduğu görülür. Güneş enerjisinin çoğu ışıkküre tarafından salınır. Işıkküre yaklaşık 400 km kalınlığında, seyrek ama oldukça donuk bir katmandır. Sıcaklığı alt kısmında 10.000 K kadardır, üst kısmında bu değer 4.200 K'ye kadar düşer. Yoğunluğu, deniz düzeyindeki hava yoğunluğunun binde biri kadardır. Bulgurlanma. Güneş'in yüzeyini, her biri sıcak bi
fotosfer) denir.
Bunun üzerinde, renkküre (
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.kromosfer) adını alan 5.000 km kalınlığında bir iç atmosfer vardır. Bunun da üzerinde, son derece yüksek sıcaklıktı Güneş tacı (korona) bulunur. Güneş tacı,
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Yer'e hatta daha ötelere kadar uzanır. Güneş, bir magnetik alana sahip olan, dönen ve çekirdeğinde enerji üreten bir gökcismidir. İç bölümlerinde üretilen enerjinin yüzeye taşınmasının, magnetik alanın yüzeyde yol açtığı gelişmelerin ve dönme hareketinin etkisiyle son derece karmaşık hale gelen Güneş olaylarının incelenmesi, modern Güneş astronomisinin başlıca konulan arasındadır.
GüneşGüneş, yüzyıllar boyunca tapınılan bir varlık olmuş ve bu nedenle fiziksel özellikleri pek incelenmemiştir. Dünya’nın yörüngesinde herhangi bir olağandışılık yok. Dünya’nın Güneş’ten ortalama uzaklığı 149.597.000 kilometre; Güneş etrafında dolanım süresi 3651/4 gün; yörüngesel hızı saniyede ortalama 29,8 kilometre, yani saatte 107.000 kilometredir. Dünya’nın Güneş etrafında izlediği yol kusursuz bir daire değildir; Ocak’ta günberi, Temmuz’da günöte noktalarına ulaşırız.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Atinalı filozof Atina, (Yunanca: Αθήνα) Yunanistan'ın başkenti ve yaklaşık 4 milyon kişilik nüfusuyla en büyük şehridir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Anaksagoras İÖ 467 dolaylarında Aigos-Potamorye düşen büyük bir göktaşının Güneş'ten geldiğini ileri sürdü. Bundan kalkarak da Güneş'in Peloponne-sos'tan daha büyük, kızgın demirden oluşan bir cisim olduğu sonucuna vardı. Teleskopun keşfini izleyen yıllarda Galileo Galilei, Johannes Fabricius, Yunan Filozof. MÖ 462 de yurdu olan Anadolu'dan Atina'ya göçtü. Anaksagoras tam anlamıyla bir akılcıydı. Ona göre yeryüzünü oluşturan süreç neyse,diğer gök cisimlerini oluşturan da oydu. Bu nedenle yeryüzü ile gökteki diğer cisimler aynı maddeden yapılmıştı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Christoph Scheiner ve Alman astronomu ve matematikçisi (Wald, Schwaben 1575-Neisse, Silezya 1650). 1595'te Cizvit tarikatına girdi, İngolstadt üniversitesinde, İnnsbruck ve Freiburg-im-Breisgau'da matematik okuttu. Okülerli ve dışbükey objektifli astronomi dürbününü onun yaptığı sanılır. Bu araçta, görüntü düzeltilmiş, görüş alanı büyümüş ve gözlem daha elverişli hale gelmiştir.
Scheiner, 1611'de İngolstadt'ta, Galileo'nun kendisinden önce bulduğundan habersiz olarak, güneş lekelerini gözlemledi. Uzun zaman renkli
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Thomas Harriot, aynı yıllarda Güneş lekelerini buldular (
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1610-11). İki yüzyıl sonra, 1610 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1843'te Alman amatör astronom Samuel Heinrich Schwabe, 33 yıl boyunca sürdürdüğü çok dikkatli gözlemlere dayanarak, Güneş lekelerinin sayısının 10 yıllık bir dönem içinde değiştiğini ortaya koydu.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1852'de bu çevrimin 11,2 yıl olduğu ve ayrıca 80 yıllık bir başka dönemin de bulunduğu anlaşıldı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1858'de, yeni çevrimin başlangıcında ilk lekelerin ±30° enlemlerin çevresinde ortaya çıktığı ve çevrim ilerledikçe lekelerin giderek Güneş ekvatoruna doğru kaydığı ve ±8° enlemleri çevresinde toplandığı gözlendi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1834'te Alman matematikçi ve astronom
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Carl Friedrich Gauss, magnetik olguların gözlenmesine yönelik ilk gözlemevini Göt-tingen'de kurdu. Bunu başkaları izledi. Fakir bir Alman ailenin çocuğu olan ve "Matematiğin Prensi" olarak anılan Gauss'un (1777-1855) dehası çok erken yaşlarda kendini göstermiş ve konuşmayı öğrenmeden önce toplama ve çıkarma yapmayı öğrenmiştir. Güç koşullar altında sürdürdüğü eğitimini, 14 yaşındayken bir asilin sağladığı destekle güvence altına alabilmiştir. 16 yaşında Eukleides Geometrisi'nin alternatifi olacak yeni bir geometri tasarlamış ve 18 yaşındayken Lagrange ve Newton'un eserlerini incelemiştir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1857'de, küçük günlük magnetik değişimlerin Güneş çevrimi ile ilintili olduğu gösterildi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1904'te, şiddetli magnetik fırtınaların, büyük leke gruplarının merkezî meridyenden geçişiyle ilintili olduğu bulundu.
Tam güneş tutulması sırasında güneş koronası çıplak gözle görüebilir.Yeni teleskopların ve çok ileri tekniklerin kullanıldığı yardımcı donanımlarla Güneş astronomisinde çok önemli gelişmeler sağlandı. Güneş lekelerinin fiziksel ve kimyasal yapısının anlaşılması spektroskopinin gelişmesinden sonra olanaklı oldu.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1870'te, 1870 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Güneş lekelerinden salman ışınımın tayfında, molekül halinde bileşiklerin bulunduğunu gösteren karanlık bantlar keşfedildi. Daha sonra, bazı çizgilerin genişlemesinin, dara-larak keskinleşmesinin ye bazı karanlık çizgilerin tümüyle parlak çizgi durumuna gelmesinin, Güneş lekelerinin çevresindeki gazların parlamasından (bugün püskürtü olarak adlandırılır) kaynaklandığı ileri sürüldü. Spektroskopik incelemeler sonucunda 1909'da, lekelerin daha soğuk ve karanlık olan merkezinden (gölge) dış kısımlara (yarıgölge) doğru, saatte 2 km hızında bir gaz akımının bulunduğu belirlendi. 1913'te, lekelerin üstündeki atmosferin yüksek katmanlarından, leke merkezine doğru, tersine bir akımın varlığı saptandı. Spektrohelyo-grafın (güneş tayfçekeri) 189İ'de George Ellery Hale tarafından bulunuşu, Güneş'in hidrojen, kalsiyum ve öteki elementlerin iyon ve atomlarından salınan ışıkta incelenmesini olanaklı kıldı, böylece renkküreye ilişkin ayrıntılı bilgiler elde edildi. 1908'de Hale, Güneş lekelerinin magnetik niteliğini ortaya koymak amacıyla leke tayfındaki bazı atomlara ait çizgilerde yarılma ve kutuplanma olup olmadığını (Zeeman etkisi) araştırdı. Bunun için, Wilson Dağı Gözlemevi'nde büyük kule teleskoplar kuruldu, bunların zeminlerine spektroskoplar yerleştirildi. 1914-24 arasında Hale, güneş lekelerinde magnetik kutupların tersine dönmesi konusundaki yasaları geliştirdi. Hale Güneş'in genel magnetik alanını ölçmeye de niyetlendi, ama bu konudaki güvenilir ölçümler ancak Güneş lekeleri, Güneş`in yüzeyinde (ışıkyuvarda), çevresine oranla daha düşük sıcaklığa sahip olan, ve mıknatıssal etkinliğin gözlemlendiği bölgelerdir. Her ne kadar 4000-4500 Kelvin|K sıcaklık ile son derece parlak olsalar da, çevrelerinin 5778 K`de olması, karanlık bölgeler olarak görülmelerine neden olur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1948'de
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.fotoelektrik magnetografın bulunmasından sonra gerçekleştirilebildi.
Alman fizikçi
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Joseph von Fraunhofer, kendi yapımı çok geliştirilmiş bir spektroskopla Güneş tayfındaki karanlık çizgilerden 574 tanesini görsel olarak belirledi; bu çizgilerin çok belirgin olanlarını, bugün hâlâ çizgi tanısında kullanılan bir sistemle, A,a,B,C,D gibi harflerle gösterdi. Günümüzde Fraunhofer çizgileri olarak bilinen bu karanlık çizgilerin fiziksel anlamı, 1859'da Alman fizikçi Gustav Robert Kir-chhoff tarafından açıklandı. Kirchhoff, sıcak Güneş'i çevreleyen, kendisinin "çevirici katmanlar" olarak adlandırdığı ve tayftaki karanlık çizgileri oluşturduğu sanılan daha soğuk buhar katmanlarının bulunduğunu ileri sürdü. Laboratuvarda elde edilen tayflarla Güneş ışığı tayfının karşılaştırılması sonucunda, Güneş'te sekiz elementin varlığı saptandı. ABD'li fizikçi Henry Augustus Rowland, 1897'de 12 metre boyunda çok yüksek nitelikli bir Güneş tayfı fotoğrafı yayımladı. Bu tayf aracılığıyla, Güneş'te 39 kimyasal elementin varlığı kanıtlandı. Yer atmosferindeki ozonun soğurma etkisi nedeniyle, Rovvland'ın tayfı ancak morötesine kadar uzanabiliyordu. Bu sınır, atmosfer dışında (uzayda) gözlem yapılmasının olanaklı duruma gelmesiyle aşıldı. Günümüzde Güneş tayfı görünür ışık bölgesinden 1 ângströmden (A, 10~10 m) daha küçük dal-gaboylarına kadar elde edilmiştir. Kırmızıya doğru ise, 1888'de Güneş tayfı 53.000 A'ya kadar elde edilmişti. Yeni algılayıcılarla bu sınır, yalnızca Yer atmosferinin 25 mikrometreden büyük kızılötesi tayfını engelleyen su buharı kuşaklarıyla belirlenmektedir. Tayfın tümü, su buharı ve ozon soğurmalarından etkilenmeyecek kadar vükseâe çıkıldığında gözlenebilir.
Güneş PatlamasıGüneş sıcaklığı. Güneş'in sıcaklığının belirlenmesi Güneş astronomisindeki en güç problemlerden biridir. İngiliz astronom Sir John Herschel Güney Afrika'da ve 1837'de Fransız fizikçi Claude-Servais-Mathias Pouil-let Fransa'da Güneş ışınlarının dik gelmesi ve tümünün soğurulması durumunda 1,8 cm derinliğindeki bir su katmanının sıcaklığını dakikada TC yükselttiğini gözlediler. Ölçüm tekniği ilke olarak çok kolaydı, ama atmosfer soğurması bilinmeyen bir faktör olarak kalıyordu. Son zamanlarda, balon ve uçak gözlemleri sonucu, dakikada 1,9b cal/cm2'lik bir güneş sabiti değeri bulundu. Güneş sabiti, Yer atmosferi dışında, ortalama Güneş-Yer uzaklığında, birim alana gelen toplam Güneş ışımasıdır.
Güneş, X ışınlarından radyo dalgalarına kadar her dalgaboyunda enerji yayınlar. Bu enerjinin yaklaşık yüzde 4O'ı tayfın görünür bölgesinde, yüzde 50'si kızılötesi bölgesinde, kalanı da morötesi bölgesinde salınır. Güneş'in yüzeyinden uzaya kaçan ışınım, Güneş atmosferinin farklı derinlikteki ve sıcaklıktaki bölgelerinden gelir. Dış yüzeyde sıcaklık 4.200 K kadardır ama çıplak gözle bakıldığında sıcaklığın 10.000 K olduğu derinlikler görülebilir. Güneş'in etkin sıcaklığı, bir başka deyişle, Güneş'in saldığı enerjiye eşit enerji salan küresel bir kara cismin (bak. kara cisim) sıcaklığı da belirlenmiş, Stefan-Boltzmann yasalarından hareketle bu sıcaklığın 5.740 K olduğu hesaplanmıştır. Tayfın farklı bölgelerinde de farklı renk sıcaklıkları bulunmuştur. Görünür ışık bölgesinin tümü için 6.000 K'lik bir renk sıcaklığı uygun düşmektedir.
Güneş'ten salınan çok büyük miktardaki enerjinin tanımlanması pek kolay değildir. Bir örnek vermek gerekirse; eğer Güneş 12 m kalınlığında bir buz katmanıyla sarmalanmış olsaydı, bunu eritmesi için bir dakika yeterli olacaktı. Yeryüzüne ulaşan Güneş enerjisi km2 başına 1,5 milyon BG dolayındadır. Bu çok büyük enerjiyi yararlanılabilir duruma getirmekte önemli güçlükleüe karşılaşılır. Yüksek sıcaklıklar elde etmek amacıyla büyük parabolik toplayıcılar kullanmak gerekmektedir.
Güneş'ten gelen radyo dalgaları ilk kez 1942'de ingiliz radar istasyonlannca belirlendi. Bunun, Güneş'in yüzeyinde görülen etkin bir lekeyle, özellikle de 28 Şubat'ta gerçekleşen büyük püskürmeyle ilintili olduğu ileri sürüldü. Aynı yıl, Güneş lekeleri ve bunlarla ilintili etkinliklerin en az olduğu "sakin Güneş" döneminde de zayıf bir radyo yayını belirlendi. Enerjinin Güneş'in iç bölümlerinde üretildiğine ilişkin modern görüş, Sir Arthur Stanley Eddington'la başladı. Eddington, Güneş sisteminin tahmin edilen ömrü boyunca, Güneş'ten dışarıya sürekli olarak gönderilen enerjinin ancak çekirdek tepkimeleriyle karşılanabileceğini ileri sürdü. Hidrojenin helyuma dönüştüğü çekirdek tepkimeleri sonucunda açığa çıkacak enerji miktarı 1937-38 yıllarında ayrıntılı olarak hesaplandı.
Güneş Ne Kadar Sıcaktır?
Güneş, Güneş Sistemi'ndeki en büyük gök cismidir. Çok sıcak ve yanmakta olan bazı gazlardan oluşur. Bu nedenle, yüzeyinde her saniyede milyonlarca atom bombası patlamasına eşit güçte patlamalar olur. Bu patlamalarda boyu Dünyamız'ın büyüklüğünün 40-50 katı olan alevler fışkırır.
Ateşten bir topa benzeyen Güneş, yüzeyinden çok büyük bir ısı ve ışık yayar. Eğer, Güneş olmasaydı, her zaman gece olurdu ve her yer buzla kaplı olurdu. En önemlisi Dünya'da yaşam yani biz olamazdık. Güneş'in sıcaklığı derece 6000 dış yüzeyinde, içindeki sıcaklık ise 12 milyon derece dir.
Güneşe Genel bakış
Güneş Resim:Fraunhofer 2.jpg|thumb|Joseph von Fraunhofer
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Öbek I, ya da üçüncü nesil yıldızlardandır. Oluşumu yakınlarında bulunan bir Gökbilim ve doğabilimsel evrenbilimde, bir nesnenin metalliği, özdeğinin hidrojen ve helyum dışında içerdiği kimsayal öğelerin oranıdır. Evrenin en büyük ölçekteki nesnelerinin ezici oranda bu iki öğeyi içermesi nedeniyle, gökbilimciler onlardan daha ağır her öğeyi "metal" olarak belirtmektedirler. Örneğin karbon zengini bir bulutsu bile, her ne kadar karbon metal olmasa da, bu koşullarda "metal zengini" olarak belirtilmektedir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.süpernovanın şok dalgaları ile tetiklenmiştir. Milattan sonra 1054 yılının 4 Temmuz gecesi, Çin İmparatorluğu'nun astronomları, gökyüzünde çok dikkat çekici bir olayın gerçekleştiğini gözlemlediler. Gökyüzündeki boğa burcunun yakınlarında, aniden çok parlak bir yıldız ortaya çıktı. Yıldız o kadar parlaktı ki, ışığı gündüzleri bile kolaylıkla farkedilebiliyor, gece ise neredeyse
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Altın ve Alm. Gold (n), Fr. Or (n), İng. Gold. Kimyada Au sembolü ile gösterilen yumuşak, parlak sarı renkte metalik bir element. Atom numarası 79, atom ağırlığı 196,967, erime noktası 1063°C, kaynama noktası 2966°C ve 20°C’de özgül ağırlığı 19,3 g/cm3tür.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.uranyum gibi ağır metallerin Güneş Sistemi içinde yaygın olarak bulunması bunu desteklemektedir. Bu elementler büyük olasılıkla süpernova sırasında endergonik nükleer reaksiyonlar esnasında ya da ikinci nesil büyük bir yıldızın içinde Periyodik tablonun III B grubundaki aktinitler serisinde yer alan radyoaktif kimyâsal element. Yoğun, sert ve gümüş beyazı renginde bir metal olan uranyum tabiî elementler arasında atom ağırlığı en yüksek olanıdır. Kimyâda “U” sembolüyle gösterilir. 1789’da M. H. Klaproth tarafından keşfedilen uranyum E.M. Péligot tarafından 1841 yılında uranyum-4-oksitten (UO2) izole edildi. 1896’da Henri Bucquerel uranyumun radyoaktif bir element olduğunu keşfetti. 1934’te Fermi ve çalışma arkadaşları uranyumu
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.nötron emilimi yoluyla dönüşerek oluşmuştur.
Günışığı Dünya'nın ana enerji kaynağıdır. Güneş değişmezi, Güneş'in yeryüzünde doğrudan günışığına maruz kalan birim alana bıraktığı güç miktarıdır. Güneş'ten 1 gökbirimi (GB) ötede Güneş değişmezi yaklaşık olarak metrekareye 1.370 Nötron Alm. Neutron (n), Fr. Neutron (m), İng. Neutron. Bütün atomların çekirdeğini meydana getiren iki temel tanecikten biri. Bu iki temel tanecikten proton artı yüklü olduğu halde, nötron yüksüzdür. Hidrojenin dışında, bütün elementlerin çekirdeğinde nötron ve proton bulunur. Bir elementin çekirdeğinin nötron sayısı, ya protona eşit veya proton sayısından fazladır. 1920 yılında Rutherford ve 1931'de Heisenberg nötrondan bahsetmişlerdir. Nötron, 1932 yı
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.watttır. Günışığının atmosferden geçerken gücünün zayıflaması sayesinde, güneş tepe noktasındayken ve hava açıkken yeryüzüne düşen güç miktarı daha düşüktür ve metrekareye 1.000 watt civarındadır. Bu enerji doğal ve yapay çeşitli yöntemlerle toplanabilir. Bitkiler Watt fizikte güç birimi. Mekanikte, sâniyede bir joulelik (jül) iş yapan makinanın gücü bir Wattır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.fotosentez yoluyla günışığını yakalar ve oksijen ile indirgenmiş karbon bileşikleri olarak kimyasal enerjiye çevirir. Fotosentez yeşil bitkilerin ışıkta, çok basit bileşiklerden (karbondioksit, su, nitratlar) karmaşık yapılı organik moleküller (protitler, glüsitler, lipitler) yapması. Güneş'ten gelerek üzerinde yaşadığımız gezegene çarpan ışık enerjisinin bir kısmı yansır (Mars'tan bakılsa Dünya da aydınlık görünür), bir kısmı emilir, ısıya dönüşür, bir kısmı da suyu buharlaştırmaya yarar (bulutların oluşu). Yalnız bu enerjinin klorofilli bitkilerin üzerine (meselâ ağaçların yapraklarına) düşen çok küçük
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Güneş enerjisi kullanan ekipmanlar doğrudan ısıtma ya da Güneş Enerjisi Alm. Sonnenenergie (f), Fr. Energie (f) solaire, İng. Solar energy. Güneşten elde edilen enerji. Güneş enerjisi, son yıllarda yenilenebilen enerji kaynakları içinde, üzerinde en çok çalışılanı olmuştur. Güneş, dünyamıza ve diğer gezegenlere enerji veren büyük bir enerji kaynağıdır. Bitkiler, canlı doku üretmek ve besin yapabilmek (fotosentez) için güneş enerjisinden faydalanır. Rüzgar, güneş ışınlarının sıcaklık farkı hasıl etmesinden meyd
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.güneş pili yardımıyla elektrik üretmeye ya da diğer işleri yapmaya yardımcı olur. image:solar_cell.png|thumb|250x|right|tek kristal silikon waferden yapılmış bir güneş pili
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Petrol ve diğer fosil yakıtlar içinde bulunan enerji çok eskilerde günışığından Petrol sözcüğü, Yunanca-Latince’de taş anlamına gelen "petra" ile yağ anlamına gelen "oleum" sözcüklerinden oluşmuştur. Her dilde aynı anlamı taşımaz. Petrol deyince, yalnız belirli bir yakıtı Benzin, Gazyağı, Dizel(motorin), Motor yağı, Fuel oil değil, Doğal halde bulunan ve yeraltından çıkarılan HAM PETROL’Ü kastediyoruz. Petrol bir takım hidro karbonların karışımından meydana gelmiş olup, muayyen bir kimyevi bileşimi yoktur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.fotosentez yoluyla çevrilmiştir.
Güneş'ten yayılan Fotosentez yeşil bitkilerin ışıkta, çok basit bileşiklerden (karbondioksit, su, nitratlar) karmaşık yapılı organik moleküller (protitler, glüsitler, lipitler) yapması. Güneş'ten gelerek üzerinde yaşadığımız gezegene çarpan ışık enerjisinin bir kısmı yansır (Mars'tan bakılsa Dünya da aydınlık görünür), bir kısmı emilir, ısıya dönüşür, bir kısmı da suyu buharlaştırmaya yarar (bulutların oluşu). Yalnız bu enerjinin klorofilli bitkilerin üzerine (meselâ ağaçların yapraklarına) düşen çok küçük
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.morötesi ışık Elektromenyetik ışınım, dalgaboyuna göre çeşitli sınıflara ayrılır. Bunlar, en uzun dalgaboyundan en kısasına doğru radyo, mikrodalga, kızılötesi, görünür, morötesi X-ışını ve gama ışınımlarıdır. Dalgaboyu arttıkça, ışınımın enerjisi de artar.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.antiseptik özelliklere sahiptir ve âletlerle suyu dezenfekte etmek için kullanılabilir. Aynı zamanda
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.güneş yanığına neden olur ve D vitamini üretilmesi gibi diğer tıbbi etkileri de bulunur. Morötesi ışık Dünya'nın ozon tabakası tarafından oldukça kuvvetli şekilde soğurulur. Dünya'nın farklı bölgelerinde yaşayan insanların deri renginin farklı olması gibi birçok değişik biyolojik adaptasyonun altında yatan neden, enleme göre farklılık gösteren morötesi ışık miktarıdır.
Hinode'un Güneş Optik Teleskobuyla 12 Ocak 2007 tarihinde çekilen bu Güneş görselinde değişik manyetik polariteye sahip olan bölgeleri bağlayan plazmanın ipliksi yapısı görünmektedir.Dünya'dan gözlemlendiğinde Güneş'in gökyüzünde izlediği yol yıl boyunca değişir. Her gün aynı zamanda bakıldığında Güneş'in bir yıl boyunca izlediği yola günizi (''analemma'') denir ve kuzey/güney ekseni boyunca duran bir 8 şekline benzer. Güneş'in görünen konumunda en önemli farklılık Dünya'nın Güneş'e göre 23,5 derecelik eğikliğinden kaynaklanan 47 derecenin üzerinde kuzey/güney salınımıdır. Ancak bir doğu/batı salınımı da vardır. Doğu/batı salınımının nedeni günberiye gelirken Dünya'nın ivmesinin artması ve uzaklaşıp günöteye giderken hızının düşmesidir. Güneş'in görünen konumunun kuzey/güney salınımı, Dünya üzerinde mevsimlerin oluşumunun ana nedenidir.
Güneş manyetik olarak etkin bir yıldızdır. Güçlü, yıldan yıla değişen ve her on bir yılda bir, güneş maksimumu civarında yön değiştiren bir manyetik alanı destekler. Güneş yüzeyinde güneş lekeleri, güneş püskürtüsü, Güneş Sistemi boyunca madde taşıyan güneş rüzgârının değişiklikleri gibi birçok güneş etkinliğinin arkasında bu manyetik alan bulunur. Güneş etkinliklerinin yeryüzündeki etkileri orta ve yüksek enlemlerde görülen kutup ışıkları ile radyo haberleşmesi ve elektrik hatlarında oluşan kesintilerdir. Güneş etkinliğinin Güneş Sistemi'nin oluşumunda önemli rol aldığı düşünülmektedir. Güneş etkinliği Dünya'nın dış atmosfer tabakasının yapısını değişikliğe uğratır.
Dünya'ya en yakın yıldız olan Güneş, biliminsanları tarafından oldukça kapsamlı olarak araştırılmış olsa da hâlâ birçok sorunun cevabı bulunamamıştır. Günümüzde Güneş ile ilgili en önemli araştırma konuları arasında güneş lekelerinin düzenli devri, güneş püskürtülerinin kaynağı ve fiziği, kromosfer ile korona arasında manyetik etkileşim ve güneş rüzgârının kaynağı bulunmaktadır.
Yaşam çevrimi
Güneş'in yıldız gelişimi bilgisayar modellemesi ve nükleokozmokronoloji yöntemleri kullanılarak ana dizi üzerinde hesaplanan yaşının 4,57 milyar yıl olduğu düşünülmektedir. Hidrojen moleküler bulutun hızla kendi içine çökmesi sonucu üçüncü nesil, Öbek I, T Tauri yıldızı olan Güneş'in doğduğu düşünülmektedir. Bu doğan yıldızın Samanyolu gökadasının çekirdeğinden 26.000 ışıkyılı uzakta hemen hemen dairesel bir yörüngeye girdiği varsayılmaktadır.
Yıldız ana dizi üzerinde yıldız evrimi aşamasının yarı yolundadır. Bu aşamada çekirdekte oluşan nükleer füzyon reaksiyonları hidrojeni helyuma dönüştürür. Her saniye Güneş'in çekirdeğinde 4 milyon ton madde enerjiye çevrilir ve ortaya nötrinolarla radyasyon çıkar. Bu hızla günümüze kadar 100 Dünya kütlesi kadar madde enerjiye çevrilmiştir. Güneş yaklaşık olarak 10 milyar yıl ana dizi yıldızı olarak yaşamına devam edecektir.
Güneş süpernova olarak patlayacak kadar fazla kütleye sahip değildir. Bunun yerine 5-6 milyar yıl içinde kırmızı dev aşamasına girecektir. Çekirdekte bulunan hidrojen yakıtı tükendikçe dış katmanları genişleyecek, çekirdeği büzüşerek ısınacaktır. Çekirdek ısısı 100 MK civarına ulaştığında helyum füzyonu tetiklenecek ve karbon ile oksijen üretmeye başlayacaktır. Böylece 7,8 milyar yıl içinde gezegen bulutsu aşamasının asimptotik dev koluna girerek iç sıcaklığında oluşan kararsızlıklar nedeniyle yüzeyinden kütle kaybetmeye başlayacaktır. Güneş'in dış katmanlarının genişleyerek Dünya'nın yörüngesinin bulunduğu noktaya kadar gelmesi olasıdır ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar, Güneş'ten kırmızı dev aşamasının başlarında kaybolan kütle nedeniyle Dünya'nın yörüngesinin daha uzaklaşacağını, dolayısıyla da Güneş'in dış katmanları tarafından yutulmayacağını önermektedir. Ancak Dünya'nın üstündeki suyun tamamı kaynayacak ve atmosferinin çoğu uzaya kaçacaktır. Bu dönemde oluşan güneş sıcaklıklarının sonucunda 900 milyon yıl sonra Dünya yüzeyi bildiğimiz yaşamı destekleyemeyecek kadar ısınacaktır. Bir kaç milyar yıl sonra da yüzeyde bulunan su tamamen yok olacaktır.
Kırmızı dev aşamasının ardından yoğun termal titreşimler Güneş'in dış katmanlarından kurtularak bir gezegensel bulutsu oluşturmasına neden olacaktır. Geride kalan tek cisim aşırı derecede sıcak olan yıldız çekirdeği olacaktır. Bu çekirdek milyarlarca yıl boyunca yavaş yavaş soğuyup beyaz cüce olarak yok olacaktır. Bu yıldız evrimi senaryosu düşük ve orta kütleli yıldızların tipik gelişim senaryosudur.
Güneşin Yapısı
Güneş'in iç yapısıGüneş bir sarı cücedir. Güneş Sistemi'nin toplam kütlesinin yaklaşık % 99'unu oluşturur. Güneş hemen hemen mükemmel bir küre şeklindedir, basıklığı yalnızca 9 milyonda birdir, yani kutuplararası çapı ile ekvator çapı arasında bulunan fark yalnızca 10 km.'dir. Güneş plazma hâlindedir ve katı değildir; dolayısıyla kendi ekseni etrafında dönerken kademeli olarak döner, yani ekvatorda kutuplarda olduğundan daha hızlı döner. Bu '' gerçek dönüş''ün periyodu ekvatorda 25 gün, kutuplarda 35 gündür. Ancak Dünya Güneş'in etrafında dönerken gözlem noktamız sürekli değiştiği için Güneş'in ''görünür dönüş''ü ekvatorda yaklaşık 28 gün kadardır. Bu yavaş dönüşün merkezkaç etkisi Güneş'in ekvatorunda yüzey çekiminden 18 milyon kat daha güçsüzdür. Aynı zamanda gezegenlerden kaynaklanan gelgit etkisi Güneş'in şeklini belirgin derecede etkilemez.
Kayalık gezegenlerde olduğu gibi Güneş'in belirli sınırları yoktur. Dış katmanlarında, merkezinden uzaklaştıkça gaz yoğunluğu üstel olarak azalır. Ancak aşağıda açıklandığı gibi Güneş'in belirgin bir iç yapısı bulunur. Güneş'in yarıçapı merkezinden ışıkyuvarının (fotosfer) kenarına kadar ölçülür. Bu hemen yukarısında gazların önemli miktarda ışık saçamayacak kadar çok soğuk ya da çok ince olduğu katmandır. Işık yuvarı çıplak gözle görülen yüzeydir. Güneş çekirdeği toplam hacminin yüzde 10'una ama toplam kütlesinin yüzde 40'ına sahiptir.
Güneş'in içi doğrudan gözlemlenemez ve Güneş elektromanyetik ışımaya karşı opaktır. Ancak nasıl sismoloji deprem tarafından üretilen dalgaları kullanarak Dünya'nın iç yapısını ortaya çıkarıyorsa helyosismoloji de Güneş'in içinden geçen basınç dalgalarını kullanarak iç yapısını ölçmeye ve görüntülemeye çalışır. Güneş'in bilgisayar modellemesi de iç katmanları araştırmak amacıyla kuramsal bir araç olarak kullanılır.
Çekirdek
Güneş çekirdeği merkezden 0,2 güneş yarıçapına kadar uzanır. Yoğunluğu 150.000 kg/m³ (Yeryüzünde suyun yoğunluğunun 150 katı) civarında, sıcaklığı da 13.600.000 kelvin kadardır (yüzey sıcaklığı yaklaşık 5.800 kelvindir). Yakın zamandaki SOHO (Solar and Heliospheric Observatory) misyonunun getirdiği bilgiler çekirdekte işınsal bölgeye doğru daha hızlı bir dönme hızı olduğunu belirtmektedir. Güneş'in yaşamının çoğunda enerji, proton-proton zincirleme tepkimesi diye adlandırılan aşamalardan oluşan ve hidrojeni helyuma çeviren nükleer füzyon ile oluşur. Çekirdek, füzyon ile önemli derecede ısı oluşturulan tek yerdir. Yıldızın geri kalanı çekirdekten dışarıya doğru transfer edilen enerjiyle ısınır. Çekirdekte füzyonla oluşan tüm enerji arka arkaya gelen katmanlardan geçerek güneş ışıkyuvarına ulaşır ve buradan uzaya günışığı ve parçacıkların kinetik enerjisi olarak yayılır.
Güneş'te serbest olarak bulunan toplam ~8.9{{e|56}} proton (hidrojen çekirdeği) her saniye 3,4{{e|38}} kadarı helyum çekirdeğine dönüşür, saniyede 4,26 milyon ton madde-enerji dönüşüm oranıyla saniyede 383 yotta watt (3,83{{e|26}} W) ya da 9,15{{e|10}} megaton TNT enerji açığa çıkar. Bu aslında güneş çekirdeğinde 0,3 µW/cm³ ya da 6 µW/kg madde gibi oldukça düşük bir enerji üretimi oranına karşılık gelir. Örneğin insan vücudu yaklaşık olarak 1,2 W/kg ısı üretir, yani bu da Güneş'in birim kütle başına milyonlarca katı demektir. Dünya üzerinde benzer parametreler kullanılarak plazma ile enerji üretilmesi tamamen mantıksız olacaktır çünkü orta kapasitede 1 GW'lık bir füzyon güç santralı bir küp mil hacminde 170 milyar tonluk plazmaya ihtiyaç duyacaktır. Dolayısıyla yeryüzünde bulunan füzyon reaktörleri, Güneş'in içindekinden çok daha yüksek plazma sıcaklıkları kullanmaktadır.
Nükleer füzyon hızı, yoğunluk ve sıcaklığa çok yakından bağlıdır, dolayısıyla çekirdekteki füzyon hızı kendi kendini düzenleyen bir dengeye sahiptir. Biraz yüksek bir füzyon hızı sonucunda çekirdek ısınarak dış katmanlara doğru hafifçe genişleyecek, füzyon hızını azaltacak ve kendini düzenleyecektir. Biraz düşük bir füzyon hızı da çekirdeğin soğumasına ve daralmasına dolayısyla da füzyon hızının artmasına neden olacaktır.
Nükleer füzyon tepkimeleri sonucunda açığa çıkan yüksek enerjili fotonlar (kozmik, gama ve X ışınları) güneş plazmasının yalnızca birkaç milimetresi tarafında emilir ve tekrar rastgele yönlerde çok az enerji kaybederek tekrar yayılır, bu nedenle de ışımanın Güneş'in yüzeyine ulaşması uzun zaman alır. "Foton yolculuk zamanı" 10.000 ilâ 170.000 yıl kadar sürer.
Isıyayımsal dış katmandan şeffaf "yüzey" ışıkyuvara doğru son bir yolculuktan sonra fotonlar görünür ışık olarak kaçar. Güneş'in merkezinde bulunan her gama ışını uzaya kaçmadan önce bir kaç milyon görünür ışık fotonuna dönüşür. Nötrinolar da çekirdekteki tepkimelerde oluşur ama fotonların aksine nadiren madde ile etkileşime girer, dolayısıyla hemen hemen hepsi Güneş'ten hemen kaçabilir. Çok uzun yıllar, Güneş'te üretilen nötrinoların ölçümü kuramlar sonucu tahmin edilenden 3 kat daha düşüktü. Bu tutarsızlık yakın zamanda nötrino salınım etkilerinin keşfiyle çözüldü. Güneş gerçekten de kuramlarca önerilen miktarda nötrinoyu açığa çıkarmakta ancak nötrino algılayıcıları bunların üçte ikisini kaçırmaktadır çünkü nötrinolar kuantum sayılarını değiştirmektedir.
Işınsal bölge
Yaklaşık 0,2 güneş yarıçapından 0,7 güneş yarıçapına kadar bulunan madde, çekirdekteki yoğun ısıyı dışarı doğru temal radyasyonla taşıyacak kadar sıcak ve yoğundur. Bu bölgede ısıyayım yoktur, yükseklik arttıkça madde soğusa da sıcaklık düşümü adyabatik sapma oranından düşük olduğu için ısıyayım oluşamaz. Isı ışınım yoluyla iletilir. Hidrojen ve helyum iyonları foton açığa çıkarır. Fotonlar diğer iyonlar tarafından emilmeden bir miktar yol alır. Bu şekilde enerji dışarı doğru çok yavaş bir hızla ilerler.
Işınsal ile ısıyayımsal bölge arasında "tachocline" adı verilen bir geçiş katmanı bulunur. Burada ışınsal bölgenin tekdüze dönüşüyle ısıyayımsal bölgenin kademeli dönüşü arasında oluşan ani değişiklik büyük bir kırılmaya neden olur.
Isıyayımsal bölge
Güneş'in dış katmanında, yani yarıçapının % 70 aşağısına kadar olan bölgede plazma ısıyı dışarıya doğru ışıma yoluyla iletecek kadar yoğun ve sıcak değildir. Sonuç olarak sıcak sütunların yüzeye yani ışıkyuvara doğru madde taşıdığı ısıyayım oluşur. Yüzeye çıkan madde soğuyunca tekrar ısıyayımsal bölgenin başladığı yere çökerek ışınsal bölgenin üst kısmından daha fazla ısı alır.
Isıyayımsal bölgede bulunan termal sütunlar Güneş'in yüzeyinde belirli bir iz bırakır. Güneş'in iç bölgesinin dış katmanı olan bu bölgedeki türbülanslı ısıyayım küçük ölçekli bir dinamo yaratarak Güneş'in yüzeyinin tamamında manyetik kuzey ve güney kutuplar yaratır.
Işıkyuvar
Işıkyuvar, Güneş'in görünen yüzeyi, hemen altında görünen ışığa opak olduğu katmandır. Işıkyuvarın üzerinde görünen günışığı uzaya serbestçe yayılır ve enerjisi Güneş'ten uzaklaşır. Opaklıkta olan değişiklik görünen ışığı kolayca soğuran H- iyonlarının miktarlarının azalmasıdır. Buna karşın görünen ışık elektronların hidrojen atomlarıyla H- iyonu oluşturmak için tepkimeye girmesiyle oluşur. Işıkyuvar on ile yüz kilometre arasındaki kalınlığıyla Dünya üzerinde bulunan havadan daha az opaktır. Işıkyuvarın üst kısmının alt kısmından soğuk olması nedeniyle Güneş ortada kenarlara nazaran daha parlakmış gibi görünür. Güneş'in kara cisim ışınımı 6.000 K sıcaklığında olduğunu gösterir. Işıkyuvarın parçacık yoğunluğu yaklaşık 1023 m−3'dir bu da Dünya havayuvarının deniz düzeyindeki parçacık yoğunluğunun % 1'i kadardır.
Işıkyuvarın ilk optik tayf incelemeleri sırasında bazı soğurma çizgilerinin o zamanlar Dünya üzerinde bilinen hiçbir elemente ait olmadığı anlaşıldı. 1868 yılında Norman Lockyer bunun yeni bir elemente ait olduğu varsayımını öne sürdü ve adını Yunan güneş tanrısı Helios'tan esinlenerek " helyum" koydu. Bundan ancak 25 yıl sonra helyum yeryüzünde izole edilebildi.
Gazyuvar
Güneş'in parçalarıGüneş'in ışıkyuvar üzerinde bulunan bölümlerine topluca ''güneş gazyuvarı'' denir. Radyo dalgalarından görünür ışığa ve gama ışınlarına kadar olan elektromanyetik spektrumda çalışan teleskoplarlarla görünebilir ve başlıca beş bölgeden oluşur: ''Sıcaklık ineci'', renkyuvar, geçiş bölgesi, korona ve günyuvar. Güneş'in dış gazyuvarı sayılan günyuvar Plüton'un yörüngesinin çok ötesine gündurguna kadar uzanır. Gündurgunda yıldızlararası ortam ile şok dalgası şeklinde bir sınır oluşturur. Renkyuvar, geçiş bölgesi ve korona Güneş'in yüzeyinden daha sıcaktır. Sebebi tamamen kanıtlanmasa da kanıtlar Alfvén dalgalarının koronayı ısıtabilecek kadar enerjiye sahip olabileceğini göstermektedir.
Güneş'in en soğuk bölgesi ışıkyuvarın yaklaşık 500 km üzerindeki sıcaklık ineci bölgesidir. Sıcaklık yaklaşık 4.000 K'dir. Bu bölge karbonmonoksit ve su gibi basit moleküllerin soğurma tayflarıyla farkedilebileceği kadar soğuktur.
Sıcaklık ineci bölgenin hemen üzerinde 2.000 km kalınlığında, yayılım ve soğurma çizgilerinin egemen olduğu ince bir katman bulunur. Adının renkyuvar olmasının nedeni, güneş tutulmalarının başında ve sonunda bu bölgenin renkli bir ışık olarak görülmesidir. Renkyuvarın sıcaklığı yükseldikçe artar ve en üst bölgede 100.000 K'e erişir.
Işıkyuvarın üzerinde, sıcaklığın çok hızla 100.000 K'den bir milyon K'e çıktığı geçiş bölgesi yer alır. Sıcaklık artışının nedeni bölgede bulunan helyumun yüksek sıcaklıklar nedeniyle tamamen iyonize olarak faz geçişidir. Geçiş bölgesi kesin belirli bir yükseklikte oluşmaz. Daha çok renkyuvarda bulunan iğnemsi ve ipliksi yapıların çevresinde bir ayça oluşturur ve sürekli kaotik bir hareket içindedir. Geçiş bölgesi yeryüzünden kolay görülmez ama uzaydan, elektromanyetik spektrumun morötesi bölümüne kadar hassas cihazlar tarafından kolayca gözlemlenebilir.
Korona hacim olarak Güneş'ten çok daha büyük olan dış gazyuvarı katmanıdır. Korona tüm Güneş Sistemi'ni ve günyuvarını kaplayan güneş rüzgârına pürüzsüzce geçiş yapar. Korona'nın Güneş yüzeyine yakın olan alt katmanlarının parçacık yoğunluğu 1014–1016 m−3'dur. Sıcaklığı birkaç milyon kelvin civarındadır.
Günyuvar ise yaklaşık 20 güneş yarıçapınden (0,1 GB) Güneş Sistemi'nin en son noktasına kadar uzanır. İç sınırlarının tanımı güneş rüzgârının ''süperalfvénik'' akışa sahip olması yani bu akışın Alfvén dalgalarının hızından daha fazla olması ile belirlenir. Bu sınırın dışındaki türbülans ya da dinamik kuvvetler Güneş koronasının şeklini etkilemez çünkü bilgi ancak Alfvén dalgalarının hızıyla yayılabilir. Güneş rüzgârı, sürekli olarak günyuvar boyunca dışa doğru akar, Güneş'ten 50 GB ötede gündurguna çarpana kadar güneş manyetik alanını spiral bir şekle sokar. Aralık 2004'te Voyager 1 uzay sondasının, gündurgun olduğuna inanılan bir şok dalgası cephesini geçtiği bildirildi. Her iki Voyager sondası da sınıra yaklaştıkça daha yüksek düzeyde enerji yüklü parçacıkların varlığını kaydetti.
Kimyasal bileşimi
Güneş, atomdan büyük her nesne gibi kimyasal elementlerden oluşmuştur. Bir çok biliminsanı bu elementlerin bolluklarını, gezegenlerdeki elementlerle olan bağlantılarını ve güneşin içindeki dağılımlarını araşırmıştır.
Element bollukları
Bazı elementlerin karakteristik kütle oranları şöyledir
Hidrojen: 34%
Helyum: 64%
Oksijen: 1%
1968 yılında Belçikalı bir biliminsanı lityum, berilyum, ve bor bolluklarının önceden düşünüldüğünden daha fazla olduğunu bulmuştur. 2005 yılında üç biliminsanı neon bolluğunun önceden düşünüldüğünden daha fazla olabileceğini helyosismolojik gözlemlere dayanarak önermişlerdir. 1986'ya kadar Güneş'in helyum içeriğinin Y=0,25 olduğu genel kabul görmüştü ancak bu tarihte iki biliminsanı Y=0,279 değerinin daha doğru olduğunu iddia etmiştir. 1970'lerde bir çok araştırma Güneş'te bulunan demir grubu elementlerin bolluğuna odaklandı.
Element dağılımları
Güneş içinde bulunan elementlerin dağılımı bir çok değişkene bağlıdır, örneğin kütleçekimi nedeniyle ağır elementler (örneğin helyum) güneş kütlesinin merkezine yakın dururken, ağır olmayan elementler (örneğin hidrojen) Güneş'in dış katmanlarına doğru yayılır.
Güneş döngüleri
Güneş lekeleri ve güneş lekesi döngüsü
Uygun filtrelemeyle Güneş gözlemlendiğinde ilk dikkati çeken etrafına göre daha soğuk olması nedeniyle daha koyu görüken belirli sınırlara sahip güneş lekeleridir. Güneş lekeleri, güçlü manyetik kuvvetlerin ısıyayımı engellediği ve sıcak iç bölgeden yüzeye doğru enerji transferinin azaldığı yoğun manyetik etkinliğin olduğu bölgelerdir. Manyetik alan koronanın aşırı ısınmasına neden olur ve yoğun güneş püskürtüleri ile koronada kütle fırlatılmasına neden olan etkin bölgeler oluşturur.
Güneş'in dönen manyetik alanının gezegenlerarası ortamda bulunan plazma üzerindeki etkisinden kaynaklanan Günyuvar akım katmanı Güneş Sistemi'nin en uç noktalarına kadar uzanır.Güneş'in üzerinde görünür güneş lekelerinin sayısı sabit değildir ama Güneş döngüsü denen 11 yıllık bir döngü içinde değişiklik gösterir. Döngünün tipik minimum döneminde çok az güneş lekesi görünür ve hatta bazen hiç görünmez. Gözükenler yüksek enlemlerde bulunur. Güneş döngüsü ilerledikçe Spörer yasasının açıkladığı gibi güneş lekelerinin sayısı artar ve ekvatora doğru yaklaşır. Güneş lekeleri genelde zıt manyetik kutuplara sahip çiftler olarak bulunur. Ana güneş lekesinin manyetik polaritesi her güneş döngüsünde değişir, dolayısıyla bir döngüde kuzey manyetik kutba sahip olan leke bir sonraki döngüde güney manyetik kutba sahip olur.
Güneş döngüsünün uzayın durumu üzerinde büyük etkisi vardır, ve Dünya'nın iklimi üzerinde de önemli bir etki yapar. Güneş etkinliğinin minimumda olduğu dönemler soğuk hava sıcaklıklarıyla, normalden daha uzun süren güneş döngüleri de daha sıcak hava sıcaklıklarıyla ilişkilndirilir. 17. yüzyılda güneş döngüsünün bir kaç on yıl boyunca tamamen durduğu gözlemlenmiştir; bu dönemde çok az güneş lekesi görülmüştür. Küçük Buz Çağı ya da Maunder minimumu diye bilinen bu dönemde Avrupa'da çok soğuk hava sıcaklıklarıyla karşılaşılmıştır. Daha da önceleri benzer minimum dönemler ağaç halkalarının analiziyle ortaya konmuştur ve bu dönemler normalden daha düşük global hava sıcaklıklarıyla eşleşmektedir.
Olası uzun dönem döngü
Çok yeni bir teori Güneş'in çekirdeğindeki manyetik kararsızlıkların 41.000 ya da 100.000 yıllık periyotlarda değişikliklere sebep olduğunu öne sürmektedir. Bu kuram, buzul çağlarını Milankovitch döngülerinden daha iyi açıklayabilir. Astrofizik alanındaki bir çok kuram gibi bu da doğrudan test edilemez.
Kuramsal sorunlar
Güneş nötrino problemi
Uzun yıllar boyunca Dünya üzerinde tespit edilen Güneş'ten gelen nötrinoların sayısı standart Güneş modeline göre tahmin edilenin yarısı ile üçte biri arasında değişmekteydi. Bu aykırı sonuç Güneş nötrino problemi olarak bilinir. Problemi çözmek için öne sürülen kuramlar ya Güneş'in iç sıcaklığını azaltarak daha düşük bir nötrino akısını açıklamaya çalışıyordu, ya da nötrinoların Güneş'ten Dünya'ya gelirken salınıma uğradığını yani varlığı tespit edilemeyen tau ve muon nötrino parçacıklarına dönüştüğünü öneriyordu. 1980'lerde nötrino akısını olabildiğince tam olarak ölçebilmek için Sudbury Nötrino Gözlemevi ve Kamiokande gibi birkaç nötrino gözlemevi kuruldu. Bu gözlemevlerinden gelen sonuçlar sonunda nötrinoların çok küçük durak kütlesi ("rest mass") olduğunu ve gerçekten de salındıklarını gösterdi. Hatta, 2001 yılında Sudbury Nötrino Gözlemevi doğrudan üç tip nötrinoyu da tespit etmeyi başardı ve Güneş'in ''toplam'' nötino ışıma oranının standart Güneş modeli ile uyumlu olduğunu ortaya çıkardı. Nötrino enerjisine bağlı olarak Dünya'da görünen nötrinoların üçte biri elktron nötrino tipindedir. Bu oran maddede nötrino salınımını açıklayan, madde etkisi de diye bilinen Mikheyev-Smirnov-Wolfenstein (MSW) etkisi ile tahmin edilen oranla uyumludur. Dolayısıyla problem artık çözülmüştür.
Korona ısınma problemi
Güneş'in optik yüzeyi ışıkyuvar yaklaşık 6.000 K'lik bir sıcaklığa sahiptir. Bunun üzerinde 1.000.000 K'lik güneş koronası bulunur. Koronanın bu aşırı yüksek sıcaklığı, ışıkyuvardan doğrudan ısı iletimi dışında başka bir kaynaktan ısıtıldığını gösterir.
Koronayı ısıtmak için gerekli olan enerjinin ışıkyuvarın altında bulunan ısıyayımsal bölgedeki türbülanslı hareketten kaynaklandığı düşünülmüş ve koronanın nasıl ısındığına dair iki ana işleyiş önerilmiştir. Bunlardan birincisi dalga ısınmasıdır. Isıyayımsal bölgedeki türbülanslı hareket ses, kütleçekim ve manyetohidrodinamik dalgalar üretir. Bu dalgalar yukarı doğru hareket eder ve koronada dağılarak enerjilerini ortamdaki gaza ısı olarak verir. İkincisi ise manyetik ısınmadır. Işıkyuvarında hareketin sürekli olarak oluşturduğu manyetik enerji güneş püskürtüsü gibi büyük ve buna benzer bir çok küçük olayla yayılır.
Şu anda dalgaların etkin bir ısı yayma işleyişi olup olmadığı çok açık değildir. Alfvén dalgaları dışında tüm dalgaların koronaya ulaşmadan önce dağıldıkları ortaya çıkarılmıştır. Alfvén dalgaları da korona da kolayca dağılmamaktadır. Günümüzde araştırma daha çok püskürtü yolu ile ısınma işleyişine doğru yönelmiştir. Korona ısınmasını açıklamak için olası bir görüş sürekli küçük ölçekli püskürtülerdir ve hâlâ araştırılmaktadır.
Sönük genç Güneş problemi
Güneş gelişiminin kuramsal modelleri 3,8 ile 2,5 milyar yıl önce Arkeyan Devir'de Güneş'in bugünkünden 75% daha az parlak olduğunu önerir. Bu kadar zayıf bir yıldız Dünya üzerinde su varlığını destekleyemeyeceğinden hayatında gelişememesi gerekirdi. Ancak jeolojik kayıtlar Dünya'nın tarihi boyunca oldukça sabit bir sıcaklıkta kaldığını gösterir, hatta genç Dünya bugünden biraz daha sıcaktır. Biliminsanları arasında varılan görüşbirliği genç Dünyanın atmosferinde oldukça fazla miktarda sera gazlarının ( karbon dioksit, metan ve/veya amonyak) bulunması nedeniyle Güneş'ten gelen az enerjiyi atmosferde hapsettikleri fazla ısıyla dengelediğidir.
Manyetik alan
Güneş içinde bulunan tüm madde yüksek sıcaklıklardan ötürü gaz ve plazma hâlindedir. Bu nedenle Güneş ekvatorda yukarı enlemlerde olduğundan daha hızlı döner. Ekvatorda dönüş hızı 25 gün iken kutuplarda 35 günde kendi etrafında döner. Bu kademeli dönüş sonucunda manyetik alan çizgilerinin zamanla kıvrılarak manyetik alan halkaları oluşturması Güneş'in yüzeyinden patlamalarla ayrılarak güneş lekeleri ve güneş püskürtüleri oluşumuna neden olur. Bu kıvrılma hareketi solar dinamonun oluşmasına ve 11 yıllık Güneş döngüsü ile Güneş'in manyetik alanının yön değiştirmesine neden olur.
Güneş'in dönen manyetik alanının gezegenlerarası ortamda bulunan plazma üzerindeki etkisi Günyuvar akım katmanını oluşturur. Bu katman farklı yönleri gösteren manyetik alanları ayırır. Gezegenlerarası ortamda bulunan plazma aynı zamanda Dünya'nın yörüngesinde Güneş'in manyetik alanının kuvvetinden de sorumludur. Eğer uzay bir vakum olsaydı Güneş'in10-4 tesla manyetik dipol alanı uzaklığın kübüyle azalarak 10-11 tesla olacaktı. Ancak uydu gözlemleri bunun 100 kat daha fazla kuvvetli olduğunu ve 10-9 tesla civarında olduğunu göstermektedir. Manyetohidrodinamik (MHD) kuram manyetik alan içindeki iletken bir akışkanın (örneğin gezegenlerarası ortam) yine manyetik alan yaratan elektrik akımları indüklediğini söyler, dolayısıyla bir MHD dinamo gibi hareket eder.
Güneş gözleminin tarihçesi
İlk çağlarda Güneş
Gökyüzü'nde bulunan parlak bir disk olan Güneş, ufuğun üzerindeyken gün, ortada yokken de gece olur kavrayışı İnsanoğlu'nun Güneş hakkındaki en temel görüşüdür. Tarihöncesi ve antik çağ dönemi kültürlerde Güneş'in bir tanrı olduğuna ya da diğer doğaüstü olaylara neden olduğuna inanılırdı. Güney Amerika'daki İnka ve günümüz Meksika'sındaki Aztek uygarlıklarının merkezinde Güneş'e tapınma bulunmaktadır. Bir çok antik anıt Güneş ile ilgili fenomenlere göre yapılmıştır. Örneğin taş megalitler oldukça doğru bir şekilde gündönümünü işaret eder. En tanınmış megalitler Nabta Playa, Mısır, İngiltere'de Stonehenge'dedir. Meksika'da Chichén Itzá'da bulunan El Castillo piramidi, ilkbahar ve sonbahar ekinokslarında merdivenlerden yukarı yılanların çıktığını gösteren gölgeler verecek şekilde tasarlanmıştır. Sabit yıldızlara göre Güneş tutulum boyunca zodyaktan geçerek bir yıl içinde tam tur atıyormuş gibi görünür, dolayısıyla da Yunan gökbilimciler tarafından yedi gezegenden biri olarak sayılırdı. Haftanın günlerine de bu yedi gezegenin adı verilmiştir.
Bilimsel bakışla Güneş
Güneş hakkında ilk bilimsel açıklamayı yapan insanlardan birisi Yunanlı filozof Anaxagoras Güneş'in tanrı Helios'un arabası olmadığını Peloponnez'den bile büyük devasa yanan bir metal top olduğunu söylemiştir. Bu sapkın düşünceyi öğrettiği için iktidardakiler tarafından tutuklanmış ve ölüm cezasına çarptırılmıştır ancak Perikles'in araya girmesiyle daha sonra serbest bırakılmıştır. Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığı tam olarak ilk hesaplayan insan 3. yüzyılda Eratosthenes olmuştur. Bulduğu 149 milyon km uzaklık günümüzde kabul edilen uzaklık ile aynıdır.
Gezegenlerin Güneş'in etrafında döndüğü kuramı Yunan Samoslu Aristarchus ve Hintliler tarafından önerilmiştir. Bu görüş 16. yüzyılda Nicolaus Copernicus tarafından tekrar ele alınmıştır. 17. yüzyılın başında teleskobun bulunuşuyla güneş lekeleri Thomas Harriot, Galileo Galilei ve diğer gökbilimcileri tarafından detaylı olarak gözlemlenebilmiştir. Galileo, güneş lekelerinin Batı uygarlığında bilinen ilk gözlemlerini yapmış ve bunların Güneş ile Dünya arasında dolaşan küçük gökcisimleri olmadığını aksine Güneş'in yüzeyinde olduğunu varsaymıştır. Güneş lekeleri Han hanedanından beri gözlemlenmekte ve Çinli gökbilimciler tarafından yüzyıllardır kayıtları tutulmaktaydı. 1672'de Giovanni Cassini ve Jean Richer mars olan uzaklığı belirledi, dolayısıyla da Güneş'e olan uzaklığı hesap edebildiler. Isaac Newton bir prizma kullanarak günışığını inceledi ve ışığın birçok renkten oluştuğunu gösterdi. 1800'de William Herschel güneş tayfının kırmızı bölümünün ötesinde kızılötesi ışımayı keşfetti. 1800'lerde Güneş'in spektroskopik incelenmesinde ilerlemeler kaydedilmiştir. Joseph von Fraunhofer tayf üstünde soğurma çizgilerinin ilk gözlemlerini gerçekleştirmiştir. Tayf üzerindeki en kuvvetli soğurma çizgilerinin adı günümüzde Fraunhofer çizgileri olarak bilinir. Güneş'ten gelen ışığı tayfı genişletildiğinde kayıp birçok renk bulunabilir.
Modern bilimsel dönemin başlarında Güneş enerjisinin kaynağı hâlâ bir bilmeceydi. Lord Kelvin, Güneş'in içerisinde barındırdığı ısıyı ışıyan, soğuyan sıvı bir nesne olduğunu önerdi. Kelvin ve Hermann von Helmholtz daha sonra enerji çıktısını açıklamak için Kelvin-Helmholtz işleyişini önerdi. Maalesef ortaya çıkan yaş tahmini jeolojik kanıtların önerdiği bir kaç milyon yıldan çok daha az olan 20 milyon yıl kadardı. In 1890'da güneş tayfında helyumu keşfeden Joseph Norman Lockyer, Güneş'in oluşumu ve gelişimi için kuyrukluyıldızlara dayanan bir varsayım öne sürdü.
1904 yılına kadar kanıtlanmış bir çözüm getirilemedi. Ernest Rutherford Güneş'in enerji çıktısının iç ısı kaynağıyla devam ettirilebileceğini ve bunun da radyoaktif bozulma olabileceğini önerdi. Ancak Güneş enerjisinin kaynağı hakkındaki en önemli ipucunu sağlayan kişi ünlü kütle-enerji denkliği bağıntısı ''E'' = ''mc''² ile Albert Einstein olmuştur.
1920'de Arthur Eddington Güneş'in çekirdeğinde bulunan basınç ve sıcaklıkların hidrojeni helyuma dönüştürecek bir nükleer füzyon tepkimesi için yeterli olduğunu, kütledeki net değişiklikten de enerji oluşacağını önermiştir. Güneş'te bulunan hidrojenin baskınlığı 1925 yılında Cecilia Payne-Gaposchkin tarafından doğrulanmıştır. Kuramsal füzyon kavramı 1930'larda astrofizikçiler Subrahmanyan Chandrasekhar ve Hans Bethe tarafından geliştirilmiştir. Hans Bethe, Güneş'in enerjisini sağlayan iki ana nükleer tepkimeyi hesaplamıştır.
1957 yeni ufuklar açan, "Yıldızlarda Elementlerin Sentezi" başlıklı bir bilimsel makale Margaret Burbridge tarafından yayımlandı. Makale evrende bulunan elementlerin Güneş gibi yıldızların içinde sentezlendiğini kanıtlarıyla gösterdi. Bu açıklamalar günümüzde bilimin önemli ilerlemelerinden biri olarak sayılmaktadır.
Güneş uzay görevleri
Güneş'i gözlemlemek için tasarlanmış ilk uydular NASA'nın 1959 ile 1968 yılları arasında fırlatılan Pioneer 5, 6, 7, 8 ve 9 uzay sondalarıdır. Bu sondalar, Dünya'nınkine benzer bir uzaklıkta Güneş'in yörüngesinde kaldılar ve güneş rüzgârı ile güneş manyetik alanının ilk detaylı ölçümlerini gerçekleştirdiler. Pioneer 9 özellikle uzun bir zaman çalışır durumda kaldı ve 1987'ye kadar data göndermeye devam etti.
1970'lerde Helios 1 uzay sondası ve Skylab Apollo Teleskobu biliminsanlarına güneş rüzgârı ve korona hakkında yeni data sağladı. ABD - Almanya ortak girişimi olan Helios 1 uzay sondası, günberi rotasında Merkür'ün yörüngesine giren bir yörüngedeydi. NASA tarafından 1973'te fırlatılan Skylab uzay istasyonunun içinde Apollo Teleskobu denen bir güneş gözlem modülü de bulunmaktaydı. Skylab Güneş geçiş bölgesinin ve koronanın morötesi ışınımının ilk zamanlamalı göslemlerini gerçekleştirdi. Buluşlar arasında koronodan kütle fırlatılması ve şimdilerde güneş rüzgârıyla yakın ilişkisi olduğu bilinen korona delikleri olmuştur.
1980'de NASA tarafından Solar Maksimum uzay uydusu fırlatıldı. Bu uzay aracı yüksek güneş etkinliği sırasında güneş püskürtülerinde ortaya çıkan gamma ışını, X ışını ve UV ışımasını gözlemlemek için tasarlanmıştı. Ancak fırlatmadan bir iki ay sonra bir elektronik hata sonucu sonda bekleme moduna girdi ve sonraki üç yılını bu şekilde geçirdi. 1984 yılında uzay mekiği Challenger STS-41C görevi uyduyu bularak onardı. Haziran 1989'da Dünya atmosferine girene kadar Solar Maximum sondası binlerce korona görseli çekebildi.
Japonya'nın 1991'de fırlatılan Yohkoh (''Günışığı'') uydusu X ışını dalgaboyunda güneş püskürtülerini gözlemledi. Sondadan gelen datalar sayesinde biliminsanları değişik tipte güneş püskürtülerini tanımlayabildiler. Ayrıca doruk etkinlik bmlgelerinden uzakta olan koronanın da eskiden düşünüldüğünün aksine daha dinamik ve etkin olduğu ortaya çıkarıldı. Yohkoh tam bir güneş döngüsünü gözlemledi ancak 2001de güneş tutulması sırasında bekleme moduna girdi ve Güneş ile olan bağlantısını yitirdi. 2005 yılında atmosfere yeniden girerken yokoldu.
Günümüze kadar en önemli güneş uzay görevlerinden biri Avrupa Uzay Ajansı ile NASA ortak projesi olan ve 2 Aralık 1995'te fırlatılan SOHO (Solar and Heliospheric Observatory) görevidir. Başlangıcında iki yıllık bir görev için planlanan SOHO 2007 itibariyle on yılı aşkın bir süre etkinlik göstermiştir. Çok yararlı olduğunu kanıtlamasından 2008'de fırlatılacak devam görevi ''Solar Dynamics Observatory'' planlanmıştır. Dünya ile Güneş arasında Lagrange noktasına yerleştirilen SOHO fırlatıldığından beri değişik dalgaboylarında Güneş'in görüntüsünü sürekli olarak iletmektedir. Doğrudan Güneş'i gözlemleyebilmesinin yanı sıra SOHO özellikle Güneş'in yanından geçerken yanan bir çok küçük kuyrukluyıldız dahil bir çok kuyrukluyıldızın keşfine yaradı.
Tüm bu uydular Güneş'i tutulum düzlemi üzerinden gözlemlemiştir, yani yalnızca ekvator bölgelerinin detayları mevcuttur. 1990 yılında Güneş'in kutup bölgelerini incelemek için Ulysses uzay sondası fırlatıldı. Önce Jüpiter'e kadar giderek burada 'sapan' etkisinden faydalanarak tutulum düzleminin üstünde bir yörüngeye oturdu. Tesadüfen çok yakından 1994 yılında Shoemaker-Levy 9 kuyrukluyıldızının Jüpiter ile çarpışmasını izleyebildi. Ulysses planlanan yörüngesine girdikten sonra güneş rüzgârını gözlemlemeye ve yüksek enlemlerde manyetik alan kuvvetini belirlemeye başladı. Yüksek enlemlerden çıkan güneş rüzgârının beklenenden daha düşük olarak 750 km/s hızla hareket ettiğini buldu. Ayrıca yüksek enlemlerden çıkan, galaktik kozmik ışınlar saçan büyük manyetik dalgaların varlığını keşfetti.
Işıkyuvar'da bulunan elementlerin bolluğu günışığı tayflarından çok iyi bilinmektedir ancak Güneş'in içinin bileşimi çok iyi anlaşılamamıştır. Bir güneş rüzgârı örnek getirme görevi için kullanılan Genesis uzay aracı, gökbilimcilerinin güneş maddesi bileşimini doğrudan ölçebilmesi için tasarlanmıştı. Genesis 2004 yılında Dünya'ya döndü ancak iniş sırasında paraşütlerinden biri açılmadığı için zarar gördü. Aşırı derecede zarara rağmen bazı işe yarar örnekler ele geçirildi ve analizleri devam etmektedir.
STEREO (The Solar Terrestrial Relations Observatory) görevi Ekim 2006'da fırlatılmıştır. İki eşlenik uzay aracı Güneş'in ve koronadan kütle fırlatımı gibi olayların stereoskopik fotoğrafını çekebilecek şekilde yörüngeye sokulmuşlardır.
Güneş gözlemi ve göze gelen zarar
Günışığı çok parlaktır ve çıplak gözle kısa süreler için Güneş'e bakmak acı verici olabilir ama özel olarak normal gözler için zararlı değildir. Güneş'e doğrudan bakıldığında gözde yıldız gibi parlamalar oluşur ve geçici olarak yarı körlüğe sebep olur. Aynı zamanda retinaya 4 milliwatt günışığı düşmesine, böylece retinanın hafifçe ısınarak, potansiyel olarak gözlerin zarar görmesine neden olur. UV ışınlarına maruz kalma sonucu aşamalı olarak gözün lensi yıllar sonra sararır ve katarakt oluşumuna neden olabilir. Gözler genç ise durum daha da kötüleşir, çünkü yaşlanan gözlerden daha fazla UV'den etkilenir.
Güneş'i dürbün gibi ışığı yoğunlaştıran optik cihazlarla izlemek eğer UV ışınları filtre edecek uygun bir filtre yoksa çok zararlıdır. Filtresiz dürbünler çıplak gözün aldığından 500 kat daha fazla enerjinin retinaya gelmesini sağlayacağından retina hücrelerinin hemen ölmesine neden olur. Öğlen güneşine filtresiz dürbünle çok kısa bir süre bakmak bile kalıcı körlüğe neden olur. Güneş'i izlemenin güvenli bir yolu teleskop kullanarak görüntüsünü bir ekrana yansıtmaktır.
Kısmi güneş tutulmalarını izlemek zararlıdır, çünkü gözbebekleri aşırı yüksek kontrasta uyumlu değildir. Gözbebeği ortamda bulunan toplam ışık miktarına göre genişler, ortamda bulunan en parlak nesneye göre değil. Kısmi tutulmalarda günışığının çoğunluğu Güneş'in önünden geçen Ay tarafından engellenir ama ışıkyuvarın örtülmemiş kısımlarının yüzey parlaklığı normal günlerdeki ile aynıdır. Ortamın loş olması nedeniyle gözbebeği ~2 mm'den ~6 mm'ye büyür, ve günışığına maruz kalan her retina hücresi tutulmayan normalin on katı ışık alacaktır. Bu gözlemcinin gözünde kalıcı kör noktalara neden olacak şekilde hücreleri öldürebilir ya da hücrelere zarar verebilir. Hemen acı oluşmadığı için tecrübesiz gözlemciler ve çocuklar bu zararın farkına varamaz, bir kişinin görüşünün bozulması hemen farkedilmez.
Gündoğumu ve günbatımı esnasında günışığı Rayleigh saçılımı ve Mie saçılımı nedeniyle azalır. Dünya atmosferinden geçerken aldığı uzun yol nedeniyle çıplak gözle rahat bir şekilde seyredilebilecek kadar sönüktür. Pus, duman, toz ve yüksek nem ışığın azalmasına yardımcı olur.
Güneşi izlemek için kullanılan ışık azaltıcı filtreler bu nedenle tasarlanır. Uydurularak yapılan filtreler UV ve IR ışınları geçirebilir dolayısıyla yüksek parlaklık düzeylerinde göze zararlı olabilir. Teleskoplarda kullanılan filtreler lensin ya da açıklığın üzerinde olmalı ama oküler mercekte olmamalıdır. Çünkü emilen günışığından kaynaklanan aşırı ısı bu filtrelerin aniden çatlamasına neden olabilir. 14 numaralı kaynak camı kabul edilebilir bir güneş filtresidir ama negatif siyah fotoğraf filmi değildir çünkü çok fazla kızılötesi ışını geçirir.
--------------------------------------------------------------------------------
Bu makale, online kullanıcı topluluğu tarafından oluşturulan ve düzenlenen özgür ansiklopedi projesi Wikipedia'nın Türkçe versiyonu Vikipedi'deki Güneş maddesinden kopyalanmıştır. Bu makale, GNU Özgür Belgeleme Lisansı ilkeleri kapsamında özgürce kullanılabilir.
Avrupa Birliği (AB) 25 Avrupa ülkesinden oluşan bir uluslararası örgüttür. Maastricht Anlaşması ile kurulan AB''nin yasal zeminini 10 Aralık 1991 tarihinde Maastricht'te düzenlenen zirvede Avrupa Topluluğu, daha önce toplanmış olan hükümetlerarası iki konferans çerçevesinde varılan sonuçları temel alarak yeni bir Avrupa Toplulukları Antlaşması yapılmasına karar vermiştir.
7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan ve 1993 kasımında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını aldı. AB'yi kuran Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluklarına yeni boyutlar kazandırılmış ve AB'nin 'üç t
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1 Şubat 1 Şubat Gregorian Takvimine göre yılın 32. günüdür. Sonraki sene için 333 gün var (Artık yıllarda 334).
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.2003''te yürürlüğe giren
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Nice Anlaşması oluşturur.
Nice Anlaşması, AB’nde kurumsal reform şeklinde gerçekleşen, temel AB kurumlarının üye sayıları ile genişleme evresinde katılacak yeni üye sayılarının dağılımını ve kurumların yetkilerini düzenlemiştir. Anlaşma, bazı alanlarda ulusal veto hakkını ortadan kaldırdığı için de, Avrupa’nın daha etkin bir şekilde hareket etmesine olanak sağladı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1965''te
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Brüksel Antlaşması ile kurulup Batı Avrupa Birliği (BAB) 1948'de Brüksel Antlaşması ile kurulmuştur. Bir savunma ve güvenlik işbirliği kurumudur. Kurucuları Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'tur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1967''de işlerlik kazanan Avrupa Birliği (EC), Avrupa''da var olan üç örgütü bir araya getirdi:
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (ECSC), Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu Avrupa Kömür Çelik Topluluğu'nu 18 Mayıs 1951'de kuran altı üye (Belçika, Federal Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda) 25 Mart 1957'de kısaca Roma Antlaşması olarak anılan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu kurdu. AET, resmen 1958 yılının başında faaliyete geçti. Daha sonra Avrupa Topluluğu olarak anılan bu birlik, Avrupa Kömür Çelik Topluluğu, EURATOM ve AET'den kuruludur.
Avrupa Topluluğu'nun merkezi Brüksel'
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom). ECSC, kömür ve çelik sağlanması konusunda ortak bir yol izlemek amacıyla 1952''de kurulmuştu.
AET
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1958''de üye devletlere ortak bir pazar oluşturmak ve mal, personel ve hizmetlerin serbestçe taşınması amacıyla kuruldu. Euratom da 1958''de kuruldu, amacı atom enerjisinin barışçı amaçla kullanımını sağlamaktır. Başlangıçta her örgütün de altı üyesi vardı;
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Belçika, Belçika (Hollandaca: België, Fransızca: Belgique, Almanca: Belgien), Kuzey Avrupa'da bulunan, Avrupa Birliği ve NATO üyesi ülkedir. Federal devlet yapısına sahip olup, Hollandaca'nın bir lehçesinin resmi dil olduğu Flaman Bölgesi (Vlaanderen), Fransızca'nın resmi dil olduğu Valon Bölgesi (Wallonie) ve her iki dilin de resmi sıfatını taşıdıkları Brüksel Başkent Bölgesi (Région de Bruxelles-Capitale)'den oluşur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Fransa, Fransa Cumhuriyeti (Fransızca:République Française) ya da kısaca Fransa, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre, İtalya, Monako, Andorra ve İspanya ile komşu olan, Batı Avrupa'da ülke. Avrupa Birliği'nin kurucu üyesidir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Federal Almanya,
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Hollanda, Hollanda, Kuzey Avrupa'da bir ülkedir. Başkenti Amsterdam'dır. Kuzeybatı Avrupa’da, Almanya ile Belçika arasında kalan bir kıyı devleti. 53°33’-50°46’ kuzey paralelleriyle, 3°22’-7°13’ doğu meridyenleri arasındadır. 3°33’-50°46’ kuzey paralelleriyle, 3°22’-7°13’ doğu meridyenleri arasındadır. Kuzey-güney uzunluğu 306 km, doğu-batı genişliği ise ortalama 250 kilometredir. Genellikle düz ve alçak olan topraklarının % 40’ı denizleri doldurmak suretiyle kazanılmıştır. Toplam yüzölçümü 41,526
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Lüksemburg ve Lüksemburg Batı Avrupa'da, Fransa ile Almanya arasında yer alır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.İtalya - "Altılar Avrupası". Aynı altı ülke Avrupa Birliği''nin de üyelerini oluşturuyordu. Avrupa Birliği kendisini oluşturan kuruluşların amaçlarına uymaya sürdürdü ve kendi uzun vadeli hedefi olarak, ECSC, AET ve Euratom''um ayrı ayrı başarabileceğinden daha geniş kapsamlı uluslararası politik işbirliği sağlandı.
İtalya Cumhuriyeti ya da kısaca İtalya (İtalyanca:Repubblica Italiana) Avrupa'nın güneyinde, çizme biçimli bir yarımadanın ve Akdeniz'de Sicilya ve Sardinya adalarının üzerine kurulmuş bir ülkedir. Kuzeyinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya ile komşudur. San Marino ve Vatikan şehir-devletleri de bütünüyle İtalyan topraklarıyla çevrilidir. İtalya devleti vatandaşı olanlar ya da soyu İtalya ile bağlantılı olan kişilere İtalyan denir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1 Ocak 1 Ocak hem Julian hem de Gregorian takviminde yeni yılın ilk günüdür. Sonraki sene için 364 gün var (Artık yıllarda 365).
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1973''te
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.İngiltere, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, İngiltere Avrupa’nın kuzeybatı kıyısında yer alan Britanya Adalar Topluluğu üzerinde, dört ülkeden müteşekkil bir devlet. Bu adalar topluluğu Büyük Britanya ve İrlanda Adalarıyla birlikte, 5000 küçük adadan meydana gelmiştir. Batısında İrlanda Denizi, doğusunda Kuzey Denizi, kuzeyi, güneybatısı ve kuzeybatısı Atlas Okyanusu ile çevrilidir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti ya da kısaca İrlanda. Atlantik Okyanusu'nda Britanya Adaları'nın batısındaki İrlanda Adası üzerinde kurulu Avrupa Birliği üyesi bir ülke. İrlanda, 1973'ten beri AB üyesi olmasına karşın NATO üyesi değildir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Danimarka, Avrupa Birliği''ne üye oldular. Danimarka Krallığı, ya da kısaca Danimarka (Dancada Danmark) Kuzey Avrupa'da İskandinavya'da başkenti Kopenhag (København) olan bir ülkedir. Danimarka anayasal bir monarşi olup, devlet başkanı 2'inci Margrethe'dır. Grönland ve Faroe Adaları da Danimarka'ya aittir. İzlanda ise 1944'de dek Danimarka'nın egemenliği altında kalmıştır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Yunanistan 1 Ocak Yunanistan Cumhuriyeti Balkan Yarımadasının güneyinde, kuzeyden Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan Türkiye, güneydoğudan Ege Denizi, güneyden Akdeniz ve batıdan Adriyatik Denizi ile çevrili ülke. Başkenti Atina olan ülkenin nüfusu 10.665.989 kişidir. Resmi dili Yunanca, dini Hıristiyanlık (İslamiyet, Batı Trakya) ve para birimi Euro'dur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1981''de Avrupa Birliği''nin onuncu üyesi oldu.
Kuruluşu
2. Dünya Savaşı''nı izleyen yeniden kalkınma döneminde ortaya çıkan Avrupa''da işbirliği düşüncesi, başlangıçta Doğu-Batı arasındaki anlaşmazlıktan geniş ölçüde etkilendi. Doğu bloku ülkelerinin karşı çıktıktan Marshall Planı''nı uygulamak için 1948''de Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (EEC), 1949''da Avrupa Konseyi kuruldu. Bunları 1952''de ESCS izledi; bu tek tek hükümetlerden bağımsız olarak karar verebilen ilk uluslararası kuruluştu.
ECSC''nin baransı pek büyük olmadı. Özellikle Fransa''nın geniş kapsamlı uluslararası güçlere karşı olması ve örgütün çelik endüstrisindeki kartellere karşı durabilecek kadar güçlü olmaması yüzünden, öncü niteliğinin getireceği sonuçlara ulaşılmadıysa da ekonomi politikası alanında işbirliğine yönelik ilk adımlar atıldı ve 1957''de Roma''da AET ve Euratom''un kurulmasını sağlayan anlaşmalar imzalandı.
AET, 1970''den önce bir ortak Pazar ve ortak bir tarım politikası gerçekleştirmenin yollarını aradı, tam bir ekonomik bütünleşmeye 1970''li yıllar içinde varılacaktı. ECSC ile kazanılan deneyimlerin ışığı altında, uluslararası olma niteliği bir ölçüde sınırlandı. Yürütme organı olan komisyon, karar verme süresi içinde hazırlık çalışması yapacak ancak, san kararlar Bakanlar Konseyi tarafından verilecekti. Bu durum 1967''de Avrupa Konseyi''nin kurulmasından sonra da geniş ölçüde sürdürüldü.
Avrupa Birliği’nin Kurumsal Yapısı
Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısı parlamenter demokrasi ile yönetilen bir ülkenin kurumsal yapısı gibidir. 5
1. Konsey 2. Komisyon 3. Avrupa Parlamentosu 4. Adalet Divanı 5. Sayıştay 6. Avrupa Yatırım Bankası 7. Ekonomik ve Sosyal Komite 8. Devlet Başkanları Konseyi (Avrupa Zirvesi)
Avrupa Birliği’ni oluşturan kurumlar üye devletleri temsil eden ve Bakanlardan oluşan Konsey; Antlaşmaların koruyucusu olan Komisyon; Demokratik yollarla üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan, danışma ve denetleme yetkisi olan Parlamento; Üye ülkeler tarafından Topluluk hukukuna uyulmasını sağlayan Adalet Divanı; Birliğin mali denetimini gerçekleştiren Sayıştay; Birliğin dengeli gelişimine katkıda bulunan ve projelerin finansmanını kolaylaştırmak amacı ile kurulmuş olan Avrupa Yatırım Bankası; Ekonomik, sosyal ve bölgesel çıkar gruplarını temsil eden çeşitli danışma kurullarının bulunduğu Ekonomik ve Sosyal Komite; Üye ülke Devlet Başkanları ile Komisyon Başkanı’nın yer aldığı, geleceğe yönelik faaliyetlerin ana hatlarının çizildiği Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi (Avrupa Zirvesi)’nden meydana gelir.
Avrupa Konseyi
Bunların yanı sıra Avrupa Birliği’nden bağımsız olarak kurulmuş, temel insan hak ve özgürlüklerini garanti eden her ülkenin üye olabileceği Avrupa Konseyi mevcuttur. Bu Kurum, hükümetler arası diyalogu geliştirmeye ve Avrupa ülkelerinin sorunlarına çözüm yolları araştırmaya çalışan bir teşkilattır. Üye ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarının daimi üyelerinden oluşur. Merkezi Strasburg’dadır. Üç temel görevi vardır: İnsan hakları ve demokrasinin denetlenip uygulanması, toplumsal problemlere çözüm önerileri getirmek ve kültürel bir Avrupa kimliğinin oluşması için çalışmaktır.
Avrupa Birliği''nde karar alma
Topluluğun karar alma sistemi dikkat çekici bir özellik taşır. Ortak kararların alınışı uzun ve karmaşık bir görünümdedir. Ancak karar süreci geniş bir dayanışma ve uzlaşmaya imkan verecek şekilde planlanmıştır. Komisyon, karar alınması için öneri hazırlayıp Bakanlar Konseyi’ne sunar. Bakanlar Konseyi’nin kendiliğinden karar alması söz konusu değildir. Bakanlar Konseyi, Komisyon’un hazırladığı önerileri görüşür, kabul edilen öneri karar halini alır ve hukuki mevzuata dahil edilir. Bakanlar Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Ekonomik ve Sosyal Komite’ye Komisyon’un önerisini ileterek görüş ister. Öneri incelenerek görüş bildirilir.
Alınan kararlar Topluluk mevzuatını oluşturur. Bu kararlar yaptırım şekli bakımından farklılıklar gösterir. Topluluk mevzuatı, üye ülkelerin milli mevzuatlarının üstünde sayıldığından (Supranasyonel Etki) milli mahkemelerin bunlara uyma zorunluluğu vardır.
Toplulukta geçerli hukuki kararlar şöyle gruplandırılabilir: Tüzük (Regulation) : Bütün üye ülkelerin kesinlikle uymakla yükümlü olduğu, ulusal yasaların da üstünde tutulan kararlardır. Yönerge (Directive) : Tüzük ile aynı yaptırım gücünü taşır. Doğrudan değil de ilgili ülkenin hukuk düzeninde herhangi bir düzenleme ile uygulanan kararlardır. Karar (Decision) : Sadece bir üye ülkeye, bir Topluluk kuruluşuna, bir işletmeye ya da özel ve tüzel kişilere yönelik kararlardır. Tavsiye (Recommendation) ve Görüş (Opinion) : Bağlayıcı olmayıp uygulanıp uygulanmayacağı ve ne şekilde uygulanacağı üye ülkelere bırakılan kararlardır. Alınan bütün kararlar Avrupa Birliği Resmi Gazetesi (Official Journal of the European Union) ’nde yayınlanır.
Üye ülkeler ve topluluğun genişlemesi
1 Mayıs 2004''teki son genişleme ile AB''nin 25 üyesi vardır. 1952/ 1958 yıllarında toplulukta bulunan altı kurucu üye şunlardır:
Belçika Fransa Almanya (Batı) İtalya Lüksemburg Hollanda 1958 yılından sonra çeşitli aşamalarda aşağıdaki ülkeler birliğe katıldı:
1973''te: Danimarka, İrlanda ve Birleşik Krallık ( İngiltere) 1981''de: Yunanistan 1986''da: Portekiz ve İspanya 1990''da: Doğu ve Batı Almanya''nın birleşmeleri sonucu, üye ülke sayısı artmamasına rağmen, AB''nin sınırları genişledi ve nüfusu arttı. 1995''te: Avusturya, Finlandiya ve İsveç 2004''te: Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya 1979''da Danimarka tarafından kendini yönetme hakkı verilen Grönland, yapılan halk oylaması sonucu, 1985''te topluluktan ayrıldı. Norveç 1972 yılında yapılan halk oylaması sonucu topluluk üyeliğinden ayrıldı. Fas''ın yaptığı üyelik başvurusu girişimleri değişik zamanlarda, coğrafi gerekçeyle reddedildi. Makedonya 2004 yılında üyelik başvurusunda bulundu.
Bulgaristan ve Romanya''nın 2007 yılında Hırvatistan''ın ise 2009 yılında topluluğa katılması beklenmektedir.
17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel''de yapılan zirvede Türkiye ile üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanması kararlaştırıldı.
Eğitim süreci içinde insanların nasıl öğrendiği, eğitsel müdahalelerin etkinliği, öğretimin psikolojisi ve sosyal psikolojisi ile ilgilenen psikoloji içindeki bir alandır.
Eğitsel psikoloji ve okul psikolojisi çoğunlukla birbirleri yerine kullanılan terimler olmakla birlikte araştırmacı ve teorisyenler daha çok eğitsel psikolog olarak tanımlanmakta, okullardaki uygulayıcılar veya okulla ilişkili alanlardaki kişiler okul psikologlagları olarak tanımlanmaktadırlar.
K işiler arası ilişkilerde kendini ifade etme ve karşısındaki ile empatik iletişim kurma yetisine ilişkin zeka türü. Yüksek interpersonal zeka, psıkoterapısderde, öğretmen, satıcı ve politikacılarda görülür.
Bu zeka türü, diğer insanlarla sözlü ve sözsüz iletişim kurma, gurup içinde işbirlikli çalışma yeteneklerini içerir, ruh halleri, huylar, yönelimler gibi insanlar arasındaki ilişki farklarını da ortaya koyar. Bu zeka türünde gelişmiş insanlar, kendilerini başkalarının yerine koyma ve onları anlayabilme,duygu düşünce ve inançları ile özdeşleşebilme becerilerine sahiptirler.
Öğretmenler,danışmanlar,politikacılar,din görevlileri, psikiyatristler bu zeka türünde gelişmiş insanlardır.Bu zeka türü, diğer insanlarla sözlü ve sözsüz iletişim kurma, gurup içinde işbirlikli çalışma yeteneklerini içerir, ruh halleri, huylar, yönelimler gibi insanlar arasındaki ilişki farklarını da ortaya koyar.
Kişilerarası zeka başkalarının ruh hallerini, hislerini, duygularını, mizaçlarını anlama kapasitesi ve yeteneğidir. ( öğüt veren-danışman, öğretmen, politikal liderler) Sosyal Zeka ister bir spor takımı, ister işinizdeki bir çalışma grubu isterse bir organizasyondaki grup projesi olsun bir takımın parçası olmaktan dolayı yaşadığınız güzel deneyimleriniz var mı? Diğerleriyle çalışmaktan öğrendiğiniz önemli şeyleri hatırlayabiliyor musunuz? En son ne zaman size birisi bir konuyu anlatmaya ya da öğretmeye çalıştı? Kendi kendinize bitiremeyeceğiniz bir işi ya da projeyi (başka kişilere bağımlı olduğunuz durumlar) başkalarıyla bitirdiğinizi hatırlıyor musunuz?Sosyal zekanın ilgi alanı insan ilişkileri, başka kişilerle ortak çalışma, diğer insanları tanıma ve onlardan bir şeyler öğrenme konularıdır. Zamanımızın çoğunu diğer insanlarla çalışarak ve iletişim kurarak geçirdiğimizden bazı açılardan bu zeka türlerinin içinde en anlaşılabilir olanı olarak gözükebilir. Yine de bu konuda ne kadar iyiyiz? Diğer kişilerle yoğun çalışmalar gerektiren durumlarda her şeyi yeterince anlıyor ve değerlendirebiliyor muyuz?Çocukluk günlerimizden başlayıp, okul hayatımız yoluyla çalışma hayatına dönüşen dönem boyunca çoğu Batı toplumlarının normal sosyalleşme süreci nasıl rekabetçi ve dayanaklı bir birey olacağımız konusunda bize binlerce eğitim fırsatı sunar. Sosyalleşme yetenekleri ya da özellikleri konusunda ise benzer bir eğitimi almamız çok nadirdir. Bu zeka türünün özellikleri çok karmaşık ve zor farkedilir olmasına karşın gerçek değeri genelde bilinmez.Kendi sosyal zekanızı daha iyi keşfetmek için aşağıdaki alıştırmaları yapın: Başka biriyle yaptığınız söyleşinin sonunda "Seni doğru anladığımdan emin olmak için konuştuklarımızı özetleyeyim" deyin. Sonra söyleşiyi özetleyip karşınızdakinden hata varsa düzeltmesini isteyin. Konuştuğunuz kişiden ayrıldıktan sonra daha iyi bir dinleyici olmak için söyleşide yapmış olabileceğiniz en az üç şeyi listeleyin. İlerideki söyleşilerinizde bu "dinleme stratejilerini" bilinçli olarak uygulayın.
Sorun çözmeye yönelik bir toplantıda otururken yaşadığınız çeşitli etkileşim modellerine dikkat edin. Şu tür şeyleri izleyerek zihninizden bir takım notlar alın (mümkünse yazılı notlar da olabilir): Kim, ne zaman konuşuyor? Çeşitli kişilerin aynı fikirde olduklarını ya da olmadıklarını göstermek için kullandıkları sözlü ya da sözsüz ipuçları nelerdir? Kişiler "kendilerine atanmış roller" yerine ya da onlara ek olarak ne tür roller üstleniyorlar (örneğin kim "şeytanın avukatını" oynuyor?, kim "arabulucu"?, kim "ortamı yumuşatıyor"? Fark ettiğiniz değişik görüş açıları nelerdir? (örneğin kim taviz vermeye yatkın?, kim zaten kararını vermiş?, kimin kafası karışmış ve aydınlatılmaya ihtiyacı var? ve benzeri). Toplantıdan sonra daha iyi bir toplantı nasıl yapılabilirdi sorusuna vereceğiniz üç seçeneği listeleyin.
İşte ara verdiğinizde ya da öğle yemeğinde tanımadığınız ya da normalde konuşmadığınız insanların bulunduğu bir yere gidin. Bu yerde "insanları izleme" alıştırmaları yapın. Çeşitli kişilerin neler hissettiğini ya da sizin gözlemlerinize dayanarak ne tür hikayeleri olduğunu tahmin etmeye çalışın. Giysilerinin size neler söylediği ya da yürüyüşlerinden veya duruşlarından neler sezinlediğiniz veya başka kişilerle ilişkilerine bakarak ne tür insanlar olduklarını düşündüğünüz gibi konulara dikkat edin. Uygun bir fırsat bulduğunuzda izlediğiniz biriyle kısa, havadan sudan bir konuşma yapmaya çalışın ve sezgilerinizin doğru olup olmadığını denetleyin. Konuşmaya girmek için şu tür ifadeler kullanabilirsiniz: "Kravatınızdaki desenler çok hoş. Nereden aldınız?" ya da "Okuduğunuz kitap hakkında çok şey duydum, herkesin söylediği kadar iyi mi?" Konuşmanın nereye doğru gittiğini ve izlediğiniz insanlar hakkındaki sezgilerinizin ne kadarının doğru olduğunu bulmaya çalışın.
Bir TV shov'u ya da filmi seyrederken ya da güzel bir roman okurken ana karakterlerin yerine kendinizi koymaya çalışın. Hayata onların gözünden bakın ve özellikle aynı görüşte olmadığınız konularda onların görüş açılarını yakalamaya çalışın. Kendi bakış açınıza en yakın karakterlerle başlayın ve daha farklı olduğunuz karakterlere doğru ilerleyin.Unutmayın, kendi inançlarınızı ya da değerlerinizi değiştirmeye çalışmıyorsunuz sadece onlarınkini tam olarak anlamaya çalışıyorsunuz!
Parçası olduğunuz bir takımla birlikte çalışırken listeleyebildiğiniz kadar "etkili takım çalışması stratejilerini" listeleyin; örneğin herkesin kendi üstüne düşeni yapması, uzlaşmaya istekli olma, birbirini cesaretlendiren ya da destekleyen bireyler, takımın hedeflerinin ve/veya misyonunun kolay anlaşılabilir ve açık olması gibi. Takım çalışmasını daha verimli hale getirebilecek stratejileri de listeleyin. Gelecek aylarda takımla çalışmayı sürdürürken bu "iyileştirme stratejilerinden" bazılarını farkettirmeden uygulayıp uygulayamadığınıza bakın.Haftanın en az iki gününde başka birisiyle konuşurken onun beğendiğiniz ya da takdir ettiğiniz bir yönünü bulmaya çalışın ve bunu ona söyleyin. Örneğin yeni giysisi ya da saçı hakkında yorum yapın; toplantıda söylediği bir şeyi ne kadar beğendiğinizi ya da gülüşünün sizi nasıl ferahlattığını söyleyin. İki yüzlü davranmayın. İyi yönleri görmeyi "kötü yönleri" göz ardı etmeye çalışın. Bu tür yorumların diğer insanları ve sizi nasıl etkilediğini dikkatlice izleyin.
Bir arkadaşınızdan (güvendiğiniz birinden) bitirdiğiniz bir iş, yazdığınız ya da yarattığınız bir şey hakkındaki düşüncelerini dürüstlükle söylemesini isteyin. Onlara en çok neyi beğendiklerini, neyin işlerine yarayacağını, onların üzerindeki etkisini, daha çok nasıl geliştirilebileceğini, hangi açılardan karışık olduğunu ya da açık olmadığını, nerelerde sorularının olduğu ve hangi konularda sizinle farklı görüşe sahip olduklarını sorun. Onlar fikirlerini söylerken bu yorumları sizin gelişmenize yardımcı olacak eleştiriler olarak kabul etmeye çalışın. Herhangi bir şekilde savunmaya geçmeye kalkmayın ya da moralinizi bozmayın. Vermeniz gereken tek karşılık eleştirilerini biraz daha açıklamalarını istemek olmalıdır. Daha sonra kendi kendinize şu soruları sorarak eleştirilerini değerlendirin: "Eleştiriler neye yönelikti?", "Hangi noktaları kaçırmış gözüküyorlar?" Her bir zekanın farklı boyutlarını tanımlayan "temel işlemleri" ya da özellikleri vardır. Sosyal zekanın temel özellikleri şunlardır:Etkili sözlü ya da sözsüz iletişim diğer kişilerin ruh hallerine, hislerin, mizaçlarına ve motivasyonlarına karşı duyarlılık.Grup içinde birlikte çalışma•Başka birini iyi dinleyebilme ve görüş açılarını anlayabilme
Kendini başka birinin yerine koyabilme
"Sinerji" yaratabilme ve muhafaza edebilme.
Galatasaray LogoGalatasaray Spor Kulubü, merkezi İstanbul'da olan, özellikle ''İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti. Tarih boyunca çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34. sırada yer alır. Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir. İstanbul, 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır. Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı (Boğaziçi) boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Profesyonel Futbol Takımı'' ile ünlü, Türk spor kulübüdür.
1905 yılında
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Ali Sami Yen ve arkadaşları tarafından, öğrenci oldukları
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Galatasaray Lisesi'nde kurulan kulüp, Devlet adamı yetiştirmek amacıyla Sultan İkinci Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul'un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.futbol branşında şu ana kadar 17 kez Topu, kafa veya ayak vuruşları ile karşı kaleye sokma kuralına dayanan ve on birer kişilik iki takım arasında oynanan top oyunu, ayak topu.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Türkiye Ligi şampiyonu olmuş; bkz. Turkcell Süper Lig
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.2000 yılında da
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.UEFA Kupası ve {{Spor Ligi
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.UEFA Süper Kupası'nı kazanmıştır. Galatasaray ayrıca bkz. Süper Kupa
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu (''IFFHS-International Federation of Football History & Statistics'') tarafından yapılan "''Dünyanın en iyi futbol kulüpleri''" istatistik çalışmasında, Kısa adı IFFHS olan Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu (``International Federation of Football History & Statistics``) 1984 yılında kurulmuştur ve merkezi Almanya`nın Bonn şehridir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.2000 Ağustos ayı en iyi takımı
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.2001 Ocak ayında ise puan sıralamasında 1. sıraya yükselerek ayın lideri olmuş ve dünyadaki seçkin futbol kulüpleri arasındaki yerini almıştır.
Galatasaray UEFA Kupası'nı yenilmeden ve
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Şampiyonlar Ligi gruplarını 3. olarak bitirip kazanan tek takımdır. 1999-2000 yılında, UEFA Kupası finalinde UEFA Şampiyonlar Ligi, eski ismi Şampiyon Kulüpler Kupası olan, 1992/1993 sezonunda ismi Şampiyonlar Ligi olarak değiştirilen UEFA tarafından düzenlenen Avrupa'nın kulüpler bazındaki en büyük futbol turnuvası.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.İngiltere'nin Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, İngiltere Avrupa’nın kuzeybatı kıyısında yer alan Britanya Adalar Topluluğu üzerinde, dört ülkeden müteşekkil bir devlet. Bu adalar topluluğu Büyük Britanya ve İrlanda Adalarıyla birlikte, 5000 küçük adadan meydana gelmiştir. Batısında İrlanda Denizi, doğusunda Kuzey Denizi, kuzeyi, güneybatısı ve kuzeybatısı Atlas Okyanusu ile çevrilidir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Arsenal kulübünü penaltılarla yenerek, bir Avrupa Kupası kazanan ilk ve tek
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Türk futbol kulübü olmuştur. Galatasaray aynı yıl; Super Kupa'yı da Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam" manalarında kullanılmaktadır.
Coğrafi ad olarak Turkhia (Türkiye) tabiri ise altıncı yüzyıldak
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Real Madrid'i 2-1 yenerek kazanmıştır. Avrupa'da en fazla başarı yakalamış Türk takımı olan Galatasaray'ın Avrupalı rakiplerine oranla mütevazı olarak görülen kadrosuyla kazandığı UEFA Kupası ve Süper Kupa dünyada büyük bir başarı olarak görülmüş, böylece Galatasaray adı tüm dünya tarafından tanınan bir marka hâline gelmiş ve kulüp dünya çapında büyük bir taraftar topluluğu kazanmıştır.Şuan ise Galatasaray UEFA kupasında mücadele ediyor İlk maçında Olmpiaskosu Harry Kewellın attığı golle 1-0 kazanmıştır.
Kuruluş
Galatasaray Spor Kulübü GS Logosu1905 yılında, Ali Sami Yen önderliğinde Galatasaray Lisesi'nde Türkiye'nin ilk futbol takımı olarak kurulmuştur.
Kurucuları: FIFA tarafından da 20. YY'ın en iyi klubü olduğu kabul edilmiş İspanyol futbol klubü.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülent Serdaroğlu, Celal İbrahim, Bekir Sıtkı Bircan, Reşat Şirvanizade, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver.
Galatasaray Spor Kulübü,
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır.
Devlet adamı yetiştirmek amacıyla Devlet adamı yetiştirmek amacıyla Sultan İkinci Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul'un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Sultan İkinci Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870'tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur.
Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.
1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir.
Türk olmayan takımları yenmek
Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır: "1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi. Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.
"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."
Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler.
Tarihi
Kuruluşu
Galatasaray 1905 yılının sonbaharında; Galatasaray Lisesi öğrencileri tarafından bir futbol kulübü olarak kurulur, ancak daha öncesinde de Galatasaray Lisesi'nde diğer sporlar da yapılmaktaydı.
Galatasaray 2000 yılında UEFA Süper Kupasını kazandı.Sultan İkinci Bayezid sekizinci Osmanlı padişahı. Fatih Sultan Mehmed’in iki oğlundan büyüğüdür. 1447 yılında doğdu. Küçük yaştan itibaren tam bir ihtimamla yetiştirilen şehzade Bayezid, devrin en kıymetli alimleri elinde tahsil gördü. Yedi yaşındayken, Hadım Ali Paşa nezaretinde Amasya valisi oldu. 1473 Otlukbeli Savaşına sağ kol kumandanı olarak katıldı. Babası Fatih, 3 Mayıs 1481 tarihinde sefere giderken Gebze’de vefat edince, 20 Mayıs 1481’de tahta çıktı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.II. Beyazıt tarafından bkz. II. Bayezid
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1482'de kurulan mektep; adını kurulduğu bölgeden almaktadır. Ancak 1482 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Hürrem Sultan tarafından kapattırılan okul; Hürrem Sultan (1506 - 1558)
Hürrem Sultan, 1506 yılında doğdu. Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi ve Osmanlı tarihinde önemli roller oynamış bir haseki sultandır. Aslen Rus olan Hürrem Sultan'ın asıl adı Roxelanne'dır. Güzelliği nedeniyle küçük yaşta Kırım hanı tarafından Osmanlı sarayına sunulan Hürrem Sultan, sarayda özel bir eğitim gördü. Dişiliği, zekası ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında kendine yer edindi.
Kanuni'nin aşırı
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Lale Devri öncesinde tekrar açılmış ve sonrasında tekrar kapattırılmış; en son da LALE DEVRİ (1718-1730) Osmanlı tarihinde batılaşma yönünde ilk adımların atıldığı Lale Devri adını dönemin yaşam biçimini simgeleyen lale çiçeğinden almıştır.
Lale Devri’ne damgasını vuran kişi Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa olmuştur.İbrahim Paşa 1718’de sadrazam olur olmaz ağır koşullar altında imzaladığı Pasarofça antlaşması ile 1714’ten beri Avusturya ve Venedik’e karşı sürdürülen savaşa son vermişti.Avrupa ülkelerinin gittikçe güçlenmekte olduğunu
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Osmanlı İmparatorluğu'nda Osmanlı Devleti, 13. yüzyıl sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti. Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Sultan Abdülaziz döneminde Sultan Abdülaziz Osmanlı padişahlarının otuzikincisi ve islam halifelerinin doksanyedincisidir. Sultan İkinci Mahmud'un ikinci oğludur. 1876 yılında Dolmabahçe Sarayından alınıp, Topkapı Sarayına haps edildi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1 Eylül 1 Eylül Gregorian Takvimine göre yılın 244. günüdür. Sonraki sene için 121 (Artık yıllarda 122) gün var.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1868'de tekrar açılmıştır. Bu dönemde; Beden Eğitimi dersi jimnastikçi Monsieur Curel tarafından modern aletlerle verilmektedir. 1868 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.1870 yılında 1870 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.Kâğıthane'de bir idman bayramı düzenlenir. Başarılı sporcular çeşitli bkz. Kâğıthane, İstanbul
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.madalyalar kazanır ve öğrencilere kuzulu pilav verilir. Gelecekte de bu gelenek yerini; Galatasaray Pilavı'na bırakacaktır.
Monsieur Curel'den sonra; Monsieur Moiroux, Signor Martinetti, Stangali de Madalya Savaşlarda üstün başarı gösterenlere, önemli bir olay veya yarışma sonunda derece alanlara verilen madeni nişan. Madalya basımı, tarihin çok öncesine dayanır. Abbasiler (749-1517) zamanında, önem arz eden bazı hadiseler sebebi ile “atiye dinarı” denilen madalya basıldı. Abbasi halifelerinden Muktedir'in bastırdığı madalya, Berlin Müzesinde bulunmaktadır. Büveyhoğulları'ndan İzzüdevle Bahtiyar tarafından basılan 36 mm çapında 18,30 gram ağırlığındaki bir altın madalya, İstanbul Ark
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.jimnastik, Jimnastik, vücudu, fiziksel yapısını düzeltme ve geliştirme amacıyla düzenli hareket ettirme sanatı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.atletizm, yüzme, kürek vb. sporları ilk defa başlatmış olurlar. Faik Üstünidman önderliğinde; izcilik, tenis ve hokey gibi sporları da öğrenen öğrenciler; yine Üstünidman'ın desteklemesi ile futbol ile tanışır. Ancak; bu dönemde futbolun kurallarını tanımazlar.
1901'de İstanbul'da yaşayan James Lafontaine ve Horace Armitage isimli iki İngiliz; yabancılardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurarlar; ancak anlaşmazlıklar sonrasında da 1903'de Moda Kulubü'nü kurarlar. Strugglers, Elpis ve Imogen'in de birleşimiyle; İstanbul Futbol Birliği'nin kurulması ardından; Papazın Çayırı denen yerde ''Union Club-İttihat Spor'' sahası olarak karşılaşmalara başlamışlardır.
Bu dönemde futbol yabancılar tarafından İstanbul'da oynanmaktadır; ve bu konuda Galatasaray Lisesi öğrencileri bir girişimde bulunur. 1 Ekim 1905 tarihinde; Mehmet Ata Bey'in dersi sırasında arkadaşlarıyla konuşan Ali Sami Yen; bir futbol kulübü kurmaya karar verir. Asım Sonumut, Reşat Şirvani, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver ve Kamil Bey'in de ortaklığıyla; Refik Cevdet Kalpakçıoğlu asbaşkanlığında kulüp kurulur.
Bu dönemde oyunculardan her hafta birer kuruş toplanır, başkan Ali Sami Yen de futbol topuyla ilgilenirdi. Hatta domuz yağı ile temizlenen futbol topu hasar görünce; Ali Sami Yen ayakkabasının bir parçasını keserek yama yapmıştır. Cevdet Kalpakçıoğlu da formaları yıkardı. Kulübün ilk isminin Gloria ya da Audace koyulması istenmiştir; ancak takımın oynadığı ilk maçında Rum rakibini 2-0 yenerken seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri" diye söz etmesiyle bugünkü isim doğmuştur. Ali Sami Yen tarafından söylenen bir söz; Galatasaray Spor Kulübü'nün kuruluş ve varoluş amacını belirleyecektir:
"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir hâlde oynamak, bir renge ve bir isme mâlik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."
Başkanları
Galatasaray Başkanları
1905-1918 Ali Sami Yen
1919-1922 Refik Cevdet Kalpakçıoğlu
1922-1924 Yusuf Ziya Öniş
1925 Ali Sami Yen
1925 Ali Haydar Şekip
1926 Ahmet Robenson
1927 Adnan İbrahim Pirioğlu
1928-1929 Necmettin Sadık Sadak
1929-1930 Abidin Daver
1930-1931 Ahmet Kara
1931-1932 Tahir Kevkep
1932-1933 Ali Haydar Barşal
1933 Ahmet Kara
1933 Fethi İsfendiyaroğlu
1933-1934 Ali Haydar Barşal
1934 Refik Cevdet Kalpakçıoğlu
1934-1936 Ethem Menemencioğlu
1936-1937 Saim Gogen
1937-1939 Sedat Ziya Kantoğlu
1939 Nizan Nuri
1939 Adnan Akıska
1940-1942 Tevfik Ali Çınar
1942-1943 Osman Dardağan
1944 Sedat Ziya Kantoğlu
1944-1946 Muslihittin Peykoğlu
1946-1950 Suphi Batur
1950-1952 Yusuf Ziya Öniş
1953 Ulvi Yenal
1954-1956 Refik Selimoğlu
1957-1959 Sadık Giz
1960-1962 Refik Selimoğlu
1962-1964 Ulvi Yenal
1965-1968 Suphi Batur
1969-1973 Selahattin Beyazıt
1973-1975 Mustafa Pekin
1975-1979 Selahattin Beyazıt
1979-1986 Ali Uras
1986-1990 Ali Tanrıyar
1990-1996 Alp Yalman
1996-2001 Faruk Süren
2001-2002 Mehmet Cansun
2002-2008 Özhan Canaydın
2008- Adnan Polat
Amblemi
Günümüzde yaygın olarak bilinen Galatasaray ambleminin aksine, ilk amblem ağzında futbol topu taşıyan kanatları gerili bir kartalı içeriyordu. Ancak Galatasaray Lisesi öğrencilerinden 333 Şevki Ege tarafından çizilen bu kompozisyon benimsenmeyince kenara itildi. Bugünkü amblem ise 1923 yılında yine lise öğrencilerinden 74 Ayetullah Emin tarafından çizilmiştir. Yeni çizim, geometrik çizgilerin uyumlu kullanılmasıyla içiçe geçmiş sarı-kırmızı renklerde "GS" harflerini içermektedir. İlk olarak Ayetullah Emin ve Şinasi Şahingiray tarafından çıkarılan haftalık bir mecmuada kullanılan bu kompozisyon, çok beğenilir. Bunun üzerine resmi amblem olarak kabul edilmesi için teklif yapılır. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olunur.
İşte bu amblem o günlerde mektup kağıtlarına, zarflara ve lise ceketlerine işlenmeye başlar ve günümüze kadar gelir.
Renkleri
Galatasaray'ın ilk renkleri kırmızı - beyaz'dır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun giderek yükselen bir Türkçülük hareketinden korkması ile; bu renklerin kullanılması yasaklanır. Bunun üzerine; Ali Sami Yen'in deyimiyle birçok dükkân gezilerek "vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı" ve "içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı" renkleri Galatasaray ile buluşur. Bunun yanı sıra; kuruculardan Bekir Sıtkı Bircan da; Gül Baba'nın II. Bayezit'e verdiği sarı kırmızı güllerden esinlendiğini söyler.
Şubeler
Futbol
;Şampiyonlar Ligi Galatasaray, formatı 1993 yılında değişerek Şampiyonlar Ligi adını alan turnuvaya on defa, eski adıyla Şampiyon Kulüpler Kupasına ise dokuz defa katılmış, toplamda 19 kere Avrupanın en prestijli kupası için yarışmıştır.
;UEFA Kupası Galatasaray tarihinin en büyük başarısı, aynı zamanda Türk futbol tarihinin en büyük başarısı olarak da nitelenen UEFA Kupası zaferidir.
;Süper Kupa UEFA tarafından her yıl, Şampiyonlar Ligi şampiyonu ile UEFA Kupası şampiyonunun karşılaştığı bir prestij maçı düzenlenmektedir. Kazanan takım Avrupa Süper Kupası'nı kazanmaktadır. 2000 yılında da UEFA Kupası şampiyonu Galatasaray ile Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid, 25 Ağustos 2000'de Monaco'da karşılaşmış, maçı Jardel'in attığı iki golle Galatasaray 2-1 kazanmıştır. Böylece Galatasaray kulüp müzesine aynı yıl ikinci Avrupa kupasını koymayı başarmıştır.
Ulusal Başarıları
;Profesyonellik Öncesi (1905-1959) Galatasaray uluslararası arenada olduğu gibi, gerek profesyonel dönemde, gerekse 1960 öncesi futbolun Türkiye'de yeni gelişmekte olduğu amatör dönemlerde ülkenin en başarılı ve öncü kulüplerinden olmuştur.
Hakan Şükür, Galatasaray'ın en çok gol atan futbolcusu1905 yılında Galatasaray’ı kuran Ali Sami Yen de bir futbolcudur ve ilk kurulan Türk futbol takımı Galatasaraydır. Bunda Galatasaray Lisesi gibi köklü bir kurumun içinden çıkmasının da payı vardır. Doğal olarak ilk lig maçları, ilk goller ve galibiyetler Galatasaray'a nasip olmuştur. Galatasaray, 1905-1906 sezonunda İstanbul Ligi'ne katılmış, 1907-1908'de ise kazandığı ilk şampiyonlukla Türk futbol tarihi için bambaşka bir başlangıcı müjdelemiştir. Yabancı takımlarla aynı ligde oynayan ve şampiyonluk yaşayan Galatasaray, yeni Türk takımlarının kurulması için de örnek olmuştur. Mekteb-i Sultani öğrencilerinin ardından Fenerbahçe ve Beşiktaş da onları takip edince Türk futbolu yeni bir boyuta doğru ilerlemeye başlamıştır. 1911 yılında Macar Klojvar takımıyla deplasmanda yaptığı maçla da ülke dışına çıkarak ilk maç yapan takım yine Galatasaraydır.
Türk sporunun ilk teşkilatı olan Türk İdman Cemiyetleri İttifakı, yine Ali Sami Yen tarafından kurulmuştur. Türkiye Futbol Federasyonu'nu ise, yıllar sonra Galatasaray Başkanlığı da yapacak olan Yusuf Ziya Öniş'in başkanlığında, 1923 yılında Şehzadebaşı'ndaki Letafet Apartmanı salonunda yapılan toplantıda 'Futbol Heyet-i Müttehidesi' adıyla kurulmuştur. Ardından FIFA'ya başvurulmuş ve Türkiye 21 Mayıs 1923 tarihinde FIFA'nın 26. üyesi olmuştur.http://www.tff.org/default.aspx?pageID=294 TFF.ORG Ülkemizde Futbolun Doğuşu 2
Profesyonellik öncesi dönemde, İstanbul Ligi, Cuma Ligi, Pazar Ligi gibi değişik isimlerle oynanan lig maçlarında Galatasaray, o dönemin diğer başarılı takımları Altınordu, Moda, Fenerbahçe ve Beşiktaş'la birlikte şampiyonluk mücadelesi yapmış ve defalarca şampiyon olmuştur. Bu dönemde kazanılan en anlamlı kupalardan biri de 1928 yılındaki Gazi Büstüdür. Gazi Büstü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yaşarken adına düzenlenen ilk ve tek kupadır. Taksim stadında oynanan maçı Fenerbahçe’yi 4-0 yenen Galatasaray kazanmıştır. Bu anlamlı büst, halen Galatasaray Müzesinde bulunmaktadır. Yılda bir defaya mahsus olmak üzere, 10 Kasım günleri yapılan anma törenlerinde kullanılmaktadır.
Altyapı
Galatasaray 2010 yılından itibaren Aslantepe'deki yeni stadında oynayacakGalatasaray tesisleri girişinde şöyle yazmaktadır:
"Seni buraya getiren yeteneğin, burada kalıcı olmanı sağlayansa karakterindir."
Galatasaray Futbol Altyapısı, Avrupa'nın kulüpler bazında en iyi altyapılarından biri olarak gösterilmektedir. Bununla birlikte Ajax ve FC Barcelona'nın başını çektiği pek çok konferansa katılmıştır. 2002-03 sezonunda Galatasaray Yıldız Takımı avrupa şampiyonu olarak Türkiye'de bir ilki başarmıştır.
Galatasaray Spor Kulübü Futbol Altyapısı'nın hedefi: Galatasaray örf ve adetlerine bağlı, yaratıcı düşünceye sahip, taktiksel anlayışı yüksek, azimli, süratli, çabuk, dayanıklı, teknik, kuvvetli ve rakibe, hakeme, seyirciye saygılı, Fair Play ilkelerine bağlı sporcular yetiştirmektir.
Basketbol
Galatasaray Basketbol Takımı 1940-1954 yılları arasında aralıksız 15 sene İstanbul Ligi şampiyonu olmuştur. İlerleyen yıllarda güçlü takımlar kuruldukça, basketbolda futbol kadar etkili olamamıştır.
Galatasaray Cafe Crown'la kapsamlı bir sponsorluk anlaşması yapmış ve Galatasaray Cafe Crown adını almıştır. Galatasaray, 2006/07 sezonunda Beko Basketbol Ligi'ni 4. sırada bitirmiş ULEB Avrupa Kupasına katılmaya hak kazanmıştır. Kulübün ayrıca Tekerlekli Sandalye Basketbolu takımı da bulunmaktadır ve son Türkiye şampiyonudur. Bu takım Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol şampiyonası finalinde Alman rakibi ''RSV Lahm-Dilli 63-51 yenerek bu dalda Avrupa şampiyonlar şampiyonu oldu.
Voleybol
1905'te kurulan köklü kulüp Galatasaray'da voleybolun temelleri 1919 yılında Selim Sırrı Tarcan'ın önderliğinde atılmıştır.1922 yılında Galatasaray'ın voleybol şubesi kurulur.1930'lu yıllarda Galatasaray İstanbul Voleybol Ligi'nde iki yıl mağlubiyet almadan şampiyonluk yaşamıştır. 1955-1967 yılları arasında erkek voleybol takımı 12 sene;1960-1967 yılları arasında da bayan voleybol takımı 7 sene üstüste şampiyon olur.
Su Sporları
Galatasaray Spor Kulübü Su Topu, Yüzme, Kürek ve Yelken dallarında takımları takımları bulunmaktadır.
Motor Sporları
Galatasaray, Superleague Formula da temsil edilmektedir.
Milano merkezli Scuderia Playteam AC Milan ve Galatasaray SK yarış takımlarına destek verecek. Yarışlar Ağustos ayında, İngiltere’deki Donnington Pisti’nde başlayacak.
Galatasaray yarış takımının pilot adayları Alessandro Pier Guidi ve Jason Tahincioğlu'dur. Tahincioğlu, 2007 yarış sezonunda GP2’de yarıştı. Pier Guidi de Scuderia ise Playteam’in Maserati MC-12 ile FIA GT şampiyonasına katıldı.
Superleague Formula yarış otomobilleri 750 beygir gücünde V12 motorlu olacak.
Diğer şubeler
Galatasaray Spor Kulübü bünyesinde tekerlekli sandalye basketbolu, judo, briç, atletizm ve satranç
dallarında da atletler ve oyuncular yarışmaktadır.
Satranç kolu bireysel olarak KKTCde Mustafa Özbilgehan tarafından Galatasaray Satranç Derneği ismiyle yürütülmektedir.
Spor Okulları
Fubol Okulu
Galatasaray Futbol Altyapısı’nın Hedefi gelecek yıllarda Galatasaray Profesyonel Futbol Takımının formasını giyecek sporcuların yetiştirilmesinin yanı sıra Galatasaray örf ve adetlerine bağlı; rakibe,hakeme,seyirciye saygılı; fair-play ilkelerine bağlı sporcular yetiştirmek; bu sporcuları ülke ve dünya futboluna kazandırırken buna paralel olarak kulübümüze ekonomik yönden güç kazandırmaktır.
Takımlar 2007 Mayıs PAF (18 yaş ve altı): 23 Süper Genç (17-18 yaş): 27 B-Genç (15-16 yaş): 26 Yıldız (13-14 yaş): 37 Minik (11-12 yaş): 39 Minik 2 (10 yaş altı): 34 Toplam:186
Basketbol Okulu
Galatasaray basketbol okulu hedeflerini;
Galatasaray Basketbol Okulları'nda yetişen sporcuların sadece teknik eğitimlerini değil, sosyal anlamda da gelişimlerini sağlamak.
Galatasaray Basketbol Okulları'ndan yetişip Galatasaray Altyapı Takımları'nda oynayacak sporcularımıza eğitim bursları sağlayarak sadece yıldız sporcu değil, nitelikli sporcu da yetiştirmek.
Galatasaray Basketbol Okulları'nda verilecek eğitimin sonunda, gerek fizik, gerekse fundamental olarak öne çıkan sporcularımızı Galatasaray'ın altyapı takımlarına (Minik, Küçük, Yıldız, Genç) yönlendirmek. olarak sıralamaktadır.
Voleybol Okulu
Galatasaray Spor Kulübü, Voleybol Spor Okulu’na katılan öğrencilere sporu ve özellikle voleybolu sevdirmek ve öğrencilere voleyboldaki temel hareketleri öğreterek, branşa yönelik fiziksel gelişmelerini ortaya çıkartmak hedefinde hareket etmektedir.
Yüzme Okulu
GS Spor Kulübü Yüzme Okulunda yüzme eğitiminin yanı sıra çocuğunuzun fiziksel ve ruhsal gelişimine destek olacak bir çok program planlanmıştır.
Yelken Okulu
Mazisi 1910’lara dayanan Galatarasay Yelken Şubesi, Galatasaray Spor Kulübü’nün altında amatör şubeler kapsamında çalışmalarını sürdürmektedir. Şube Türkiye’nin en yoğun yaşayan şehirlerinden İstanbul’da ve bu şehrin en merkezi yerlerinden biri olan ama bir o kadar şehirden uzak hissi veren Kalamış Koyu’nda yer almaktadır.
Ali Sami Yen Stadyumu
Ali Sami Yen Stadyumu İstanbul'un Mecidiyeköy semtinde, Galatasaray Spor Kulübü'nün yönetiminde bulunan stadyumdur. Stadın yapımına 1943'te başlanmış, ancak 1964 yılında tamamlanabilmiş ve de resmî açılışı 20 Aralık 1964'te Türkiye- Bulgaristan karşılaşmasıyla yapılmıtşır. Adını Galatasaray'ın kurucusu Ali Sami Yen`den alan stadyum, 49 yıllığına Galatasaray Futbol Takımına kiralanmıştır. Stadın kapasitesi yaklaşık 25,000 kişiliktir.
Adını Galatasaray'ın kurucusu Ali Sami Yen'den alan stadyum, o günden bugüne Galatasaray Futbol Takımı'nın evi kabul edilmektedir. Aslantepe'de yapımı sürmekte olan yeni modern stadımız Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin 2009-2010 sezonunda tamamlanmasınn ardından yıkılarak, milyonlarca Galatasaraylı'nın anılarında yer almayı sürdürecektir.
Ali Sami Yen Stadyumu özellikle son yıllarda Avrupa Kupası maçlarındaki inanılmaz atmosferden ötürü dünya çapında efsanevi bir konuma kavuştu. Taraftarlar ve futbol tutkunları arasında daha çok 'Cehennem' olarak bilinen, 24.000 koltuk kapasiteli stadyum Galatasaray ve Avrupalı rakipleri arasında gerçekleşen sayısız unutulmaz karşılaşmaya ev sahipliği yaptı.
1.400 lüks 290 KVA projektör ile aydınlatılan stadyumun rekor katılımı, koltukların olmadığı dönemde 39.000 kişi (1987, Galatasaray-Eskişehirspor karşılaşması) olarak gerçekleşmiştir.
Sahanın genişliği ise 105m x 65 metredir.
Ali Sami Yen Spor Kompleksi
Ali Sami Yen Stadı'nın yerine, yapılan anlaşma gereği Aslantepe'de 49 yıllığına Galatasaray'a kiralanan bir stat yapılacaktır. Bu stad Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin bir parçasıdır. Stadyumun ismi Türk Telekom Stadyumu olacaktır. Galatasaray SK'nün kurucusu " Ali Sami Yen"'nin ismi Ali Sami Yen Spor Kompleksi olarak devam edecektir. Kompleks içerisinde 28 ayrı spor dalı yapılabilecek olan Aslantepe Dome'un proje çalışmaları devam etmektedir.
Stadyum tamamlandığında çatısı açılıp-kapanabilir 52.000 kişilik kapasitesiyle, Avrupa'nın en modern 5 futbol tesisinden biri olacaktır. Galatasaray'ın futbol karşılaşmalarını 2009-10 sezonunda itibaren burada yapacağı öngörülmektedir. Stadyumdan yıllık en az ''35 Milyon USD'' gelir beklenmektedir. Stadyumun yapımını TOKİ üstlenmiştir. İhaleyi 24 Eylül 2007 günü Eren Talu-Alke Ortak Girişim Grubu almıştır. Temel atma töreni 13 Aralık 2007 de olmuştur. Stadın 2009 yılının Eylül ayında Galatasaray a teslim edilmesi beklenmektedir.
Florya Metin Oktay Tesisleri
Florya Metin Oktay Tesisleri Galatasaray'ın ve Türk milli takımının antreman yaptığı tesislerdir. Galatasaray'ın efsane oyuncusu Metin Oktay'ın 1991 yılındaki bir trajik kazada hayatını kaybetmesi sonucu tesislere ismi verilmiştir. 80 hektarlık bir alana kurulmuştur.
Şirketler, Basın-Yayın ve GS Ürünleri
Galatasaray Sportif A.Ş.
Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı'nın sahibi olan Galatasaray Futbol AŞ. nin %62,95 ve %37,05'lik halka açık ortaklıktan oluşan şirkettir. Tam adı Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş.'dir. Futbol AŞ. ve Sportif AŞ. Galatsaray SK'ya aittir. Medya yayın haklarını Süper Lig Naklen Yayınları, Şampiyonlar Ligi “Market Pool”, UEFA Kupası, Dostluk Maçları, Özel Maçlar ve diğer (sinema, VCD ve DVD) yayınlar oluşturmaktadır.
Galatasaray markası Forbes Dergisinin 2007 yılında yaptığı 10 piyasadaki en itibarlı markalar araştırmasında Türkiye'den Galatasaray markası ilk sırada yer almıştır. Galatasaray markası ile ilgili tüm lisans verme ve isim hakkı gelirlerinin tek sahibi Galatasaray Sportif A.Ş.'dir. Şirket, Kulüp'ün adı, görsel malzemeleri, amblemi ve logosunu taşıyan broşür, poster, kitap, oyuncak, oyun, bilgisayar oyunu, top, kaset ve CD, mefruşat, giysi, yiyecek-içecek ve benzeri emtialar için üretim ve satış hakkı vererek gelir sağlamaktadır. Buna göre, çeşitli kuruluşlara söz konusu eşyaları üretme ve satma hakkına ilişkin lisans vermekte ve bu kullanım hakları karşılığında ödenecek isim hakları için de bir minimum garanti talep etmektedir.
Galatasaray Store
Galatasaray lisanslı ürünlerini satan taraftar mağazalarıdır. ürünler internetten http://www.gsstore.org, çeşitli yerlerde bulunan mağazalardan veya gezici mağazalardan satınalınabilmektedir.
Galatasaray TV
Galatasaray TV (GSTV), Galatasaray Spor Kulübü'nün televizyon kanalıdır. Türksat 2A uydusundan, D-smart'tan izlenebilmektedir. 15 Ocak 2007 tarihinden itibaren test yayınlarına başlamıştır. 22 Ocak 2007 tarihinden itibaren normal yayına geçmiştir.Kanalda takım oyuncuları ile yapılan röportajlar, A takımın yeni ve eski nostaljik maçları, paf takımının maçları gibi takım ile ilgili yayın yapılmaktadır. 11804 symbol 24444.
Galatasaray Dergisi
Galatasaray taraftarlarına hitab eden aylık spor dergisidir. Bayilerden ve internetten satınalınabilmektedir.İnternetten birkaç sayfası ücretsiz okunabilmektedir. http://www.emecmua.com/YayinDetay.aspx?DID=93
Sponsorlar
Ana Sponsor: Avea (2010 yılından itibaren ana sponsor Türk Telekom olacaktır.)
Teknik Sponsor: Adidas
Resmi Sponsorlar: Cola Turka, Ülker, Doğuş Otomotiv, Efes Pilsen, Ankara Sigorta, Samsung, Acıbadem, e-kolay, Sarar, Alpet
Taraftar
ultrAslan
ultrAslan Galatasaray taraftarlarından oluşan gruptur. İsmi Avrupa'da birçok takımın tribünlerine konuşlanmış Ultras ve Galatasaray'ın sembolü Aslan kelimelerinin birleşmesinden gelmektedir. 2001'de kurulmuştur. Kısa sürede büyümüştür. Tüm taraftar grupları gibi zaman zaman yaptıkları gösterilerle gündeme gelirler. Kapalı tribünde bulunurlar.
;Atmosfer ve Tezahürat
Atılan golden sonra yapılan atkı şovu. http://www.youtube.com/watch?v=JVc0xLklMA0&feature=related
Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray. GS-Sion http://www.youtube.com/watch?v=mDPt2pGFuP8&feature=related)
Eski açık sarı desene.
Oyuncular sahaya çıkarken: ''Alemin kralı geliyor.''http://www.youtube.com/watch?v=1oFOUTQTqQo&feature=related,http://www.youtube.com/watch?v=UmeMQqAXqG0&feature=related
tezahüratlardan görüntüler http://www.youtube.com/watch?v=UXfEz56lYos&feature=related
Kaynaklar
Ana kaynak Vikipedi: http://tr.wikipedia.org/wiki/Galatasaray_Spor_Kul%C3%BCb%C3%BC ;Kitap
Tuncay, Bülent. Galatasaray Tarihi: Avrupa zaferleriyle, unutulmaz yıldızlarıyla. Yapı Kredi Yayınları, 1696. İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2003. ISBN 9789750804274
Yamak, Oygur. Galatasaray: Futbolda Dünya Markası : Doksan beş yıllık öykü. Sinerji, 2001.
Hasol, Doğan. Galatasaray'da düşler/gerçekler. İstanbul: Yapı Yayın, 2004. ISBN 9758599445
Çakır, Ahmet. 90 soruda Galatasaray Spor Kulübü tarihi. Cağaloğlu, İstanbul: Demir Ajans Yayınları, 1995.
Tekil, Süleyman. Galatasaray Tarihi, 1905-1985. İstanbul: Galatasaray Spor Kulübü, 1986.
Tekil, Süleyman. Galatasaray dünden/bugüne, 1905-1982: tarihi, olaylar, anılar. İstanbul: Arset Matbaacılık Koll. Şti, 1983.
İsfendiyar, Fethi. Galatasaray Tarihi. İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları, 1952.
;Görsel Medya
Millenium Mucizesi Galatasaray ( 2001)
Eski Açık Sarı Desene ( 2003)
Unutulmaz Maçlar (belgesel) ( 2005)
17 Mayıs (belgesel) ( 2006)
100 Yıllık Sevda (belgesel) ( 2006)
Eğitim Kurumları
Galatasaray Lisesi, İstanbul'da bir lise
Galatasaray Üniversitesi, İstanbul'da bir üniversite
Semt ve Mekanlar
Galata, Beyoğlu, İstanbul'da bir semt
Galata Kulesi, Galata semtinde bulunan eski bir kule
Galata Köprüsü, Karaköy'le Eminönü'nü birleştiren köprü
Galatasaray Adası, Boğaziçi'nde Kuruçeşme açıklarında bulunan bir ada
Linkler
;Kulüp
http://www.galatasaray.org Galatasaray Spor Kulübü Resmi İnternet Sitesi
http://www.gsstore.org Galatasaray Store - Galatasaray SK Resmi Alışveriş Sitesi
http://www.galatasaray.de Galatasaray Europa GmbH Resmi İnternet Sitesi
http://www.gsbasket.org Galatasaray Basketbol Şubesi
http://www.galatasaraykurek.org Galatasaray Kürek Şubesi
http://www.gsvoleybol.org Galatasaray Voleybol Şubesi
http://www.galatasarayyelken.org Galatasaray Yelken Şubesi
http://www.gsyuzme.org Galatasaray Yüzme Şubesi
;Eğitim-Kültür
http://www.gsu.edu.tr/tr/ Galatasaray Üniversitesi
http://www.gsl.gsu.edu.tr/ Galatasaray Lisesi
http://www.gev.org.tr/ Galatasaray Eğitim Vakfı
;Taraftar
http://www.ultraslan.com ultrAslan | Bağımsız Taraftar Oluşumu
http://www.alisamiyen.net Galatasaray Galatasaray Cim Bom Bom!
http://www.aslanlar.com/forum Galatasaray Taraftar Forumu!
http://www.gshaber.net/ Galatasaray Haberleri
http://www.resimsakla.com/k-galatasaray-resimleri-11.htm Galatasaray Resimleri