revizyon ile organize matbaacılık brnckvvtmllttrhaberi

Kitap Özetleri : Roman - Nur Baba Romanının Özeti

19 Mart 2009 Perşembe | etiket | 0 comments

Nur Baba romanının özeti
16 Aralık 2008 Yorum Yok
Nur Baba romanının özeti

Nur Baba romanı bir Bektaşi şeyhiyle genç bir muhibbesi arasındaki aşkın hikayesidir. Roman bu aşkın sahnesini çizen bir dekorla başlamaktadır. Nur Baba dergahı istanbul’un yedi tepesinden birinde bulunmaktadır. Her zamanki ilahili, neyli, sazlı ve içkili dem alemlerinden birine sahne olmaktadır. Bu Alemler sabaha kadar sürmekte ve sofrallar çoğunlukla bir tekme ile devrilmektedir.

Romanın birinci kısmında merkez Nur Baba’dır. Nur Baba söz konu su dergahın şeyhidir. Hırslı ve hoppa bir genç olan şeyh eski bir aşkını değiştirmek üzeredir. Bu eski aşkı Ziba hanım adlı Boğaziçi’nin eski şiir ve zevkinden kopup gelen bir kadındır. Ziba hanım istanbul’un eski ve namlı ailelerinden birine mensuptur. Babası Apdülaziz devrinin zenginlerinden Safa Efendi isimli bir zattır. Çamlıca’daki köşkünde tantana ile yaşamaktadır.

Tekkelerde hiçbir mürşidin yanıbaşı Ziba hanım’a Nur Baba’nınki kadar haz verici gelmemiştir. Nur Baba’ya şöhretini kazandıran Ziba hanımdır. ikisi arasında zamanında çok ateşli olan bu aşk artık küllenmeye Yüz tutmuştur. Nur Baba erenler meclisinde daima yanarken, aynı zamanda daima hükmetmektedir. Etrafı gençlerden, ihtiyarlardan, kadın ve erkeklerden oluşan dindar ve gönlü yaralı bir aşık al ayı ile çevrilmiştir.
Nur Baba çocukken bu dergahın aslı belli olmayan, cılız bir sığıntısıdır. Muhitler arasında «Nuri» diye çağırılmaktadır.

Çocukluğu hastalıklı ve çirkindir. Dergahın sahibi olan Arif Baba’nın ölümünden sonra Arif Baba’nın karısı Celile bacı ile evlenir. Celile bacı onu seven üç önemli kadından biridir. Ciddi,düzenli ve ağır başlıdır. Nur Baba üzerindeki etkisi büyüktür.

Nur Baba, Ziba Hanım’ın yeğeni Nigar Hanımın da kendi aralarına katılmasını istemekte, fakat Ziba hanım buna şiddetle karşı çıkmaktadır. Nigar ile karşı karşıya geldiği zaman değişken devreyi atlatmış, sabit ve olgun bir Bektaşi şeyhidir, Nur Baba. Gür ve siyah sakalı ona olgun bir erkek görünümü kazandırmaktadır.

Nigar’ı elde edebilmek için çeşitli aşk oyunlarına ve hilelerine baş vurmuştur. Maddi kadınları istila etmekte, hükmeden marurların karşısında şimarık çocuk rolü oynamaktadır. Nigar’ı ise diller dökerek, çeşitli ağlamalar yaparak; mey ve şarkılarla , bütün sesinin ve bakışının kudretini kullanarak elde etmeye çalışmaktadır. Dini ayinleri de insanları elde etmede bir araç gibi kullanmaktadır.

Nigar, bir sefirin, hayatı herke gibi anlamsız geçen güzel karısıdır. Nişantaşı’da kocasının Akraba ve dostlarıyla çevrili dar ve sıkıcı bir çember içinde gibidir. Nur Baba’yla karşı karşıya geldiğinde yanaklarında gamzeler, çocuk gözleriyle günahın ve tehlikenin karşısındadır. renk renk çıralar yanan bir çevrenin havasını solumuş ve baş döndürücü bir koku ile sarhoş olmuştur.

Nigar, halası Ziba Hanımın da etkisiyle, fakat yanında yakın dostlarından bir genç olan Macit ile beraber tarikata girer ve bektaşi olur. Nur Baba Nigar Hanım’a büyük bir ilgi gösterir. ilk sefer baba tarafından kendisine sunulan demi reddeden Nigar, ikinci defa sunulduğunda çevresindekilerin de uyarılarıyla bunu kabul etmek zorunda kalır.

Zamanla Nigar ile Nur Baba arasında büyük bir aşk doğar. Sık sık mektuplaşırlar. ilk aşıklar gibi Çamlıca tepelerinde, Boğaziçi korularında, Marmara sahellerinde bütün yaz şarkı ile, yan yana oturarak başbaşa dolaşırlar. Hiçbir şeyden çekinmezler. Fakat kışın ilk yağmurları düşmeye başladığı zaman Nur Baba her sene olduğu gibi dergahını kapayıp Üsküdür’daki kışlığına iner. Nigar Hanım da kocasının Nişantaşı’ndaki konağına taşınır.

Artık görüşmeleri, birçok fedakarlıkları gerektiren ve zahmetler doğuran bir ol Ay haline gelmiştir. Nur Baba sonunda Nigar’ı ikna eder. Nigar Hanım evini, kocasını ve çocuklarını terkederek Nur Baba’ya gider. Canını, malını ve rahatını feda eder. Malını dergaha bağışlar.
Fakat beş altı sene gibi kısa bir süre geçirdiği hayat, yirmi dört saat süren dem alemleri, arasız muhabbetler ve Nur Baba’nın yorucu aşkı, kadıncağızı vaktinden evvel çökertmiş, adeta tanınmaz bir hale sokmuş, saçları ağarmış ve sesi o kadar içki ve sigaraya, bağırıp çağırmak, uykusuzluklara dayanamayarak kısılmıştır. Yavaş yavaş babanın yanındaki itibarını kaybetmeye başlar.

Hele Nur Baba’nın dergahın genç ve güzel muhibbelerinden Süheyla ile evleneceğini açıklaması üzerine zavallı kadıncağız büsbütün yıkılır. Nur Baba’ya bağlanmadan evvel en yakın dostu olan Macit ona çocuklarına ve eski yaşantısına geri dönmesi için bir fırsat verirse de, o kendisine uzanan yardım elini kabul etmez ve tekrar Nur Baba dergahına geri döner.

Kişiler ve Karakteristik Özellikleri:

Nur Baba, hırslı ve hoppa genç bir şeyhtir. Şehvetli ağızlı ve süzgün bakışlıdır. Onu erenler meclisinde bazen Ziba hanım ile yaptığı kavgalarla buluyoruz. Erenler meclisine daima hükmetmekte ve sözü daima geçmektedir. Etrafı genç, ihtiyar, kadın ve erkekten oluşan insanlarla çevrilmiştir. Çocukluğu maddi bir aşk etrafında hayat ve meslek kuran bütün adamlarındaki gibi hastalıklı ve çirkindir; bu çocukluk, ne hülya, ne de fantezi ile çizilmiştir.

Sofralar altında muhiblerin ellerini ısıran, çimdikleyen, dehdizlerde bir teke vahşetiyle kadınlara saldıran tüysüz ve sıska genç çok hakiki bir portreye benzetmektedir. Evlendiği gür ve siyah bir sakalla çevrelenen çehresi, süzgün ve halden anlar gözleriyle bu vahşi genç birdenbire olgun bir erkek durumunu alıyor.

Nigar ile karşılaştığında değişken devreyi atlatmış, artık sabit ve olgun bir bektaşi şeyhidir. Aşk oyunlarından çok çeşitli yollara ve hilelere başvurmaktadır. Nur Baba bir ihtiras ve aşk putu, gözleri, sakalı, hatta dudakları ile, vücudunun şekliyle zevke düşkün bir tiptir.
Bu tupu etrafında toplanan kadınlar en Canlı ve istanbul hayatına en düşkün olanlarıdır.

gözlerinin sürmesi, saçlarının sun’i rengiyle pırıl pırıl yanan ihtiyar Ziba Hanım; tombul, telaşlı, dedikoducu Nasip Hanım;«Ah arslan kadın!» diye halanın boynuna sarılan Alhotoz Afife Hanım istanbul’da geçen hayatın motiflerindendir. Üstü başı içki kokan bu kadın, bir dalkavuk tipindedir. Bütün bu safahat meydenında temiz ve sakin kalan tek kadın ciddi ve ağır başlıdır.

Bu kadın, birinci derecedeki Nigar Hanım’dır. Bütün hayatı manasız, herkes gibi geçen Nigar Hanım bir sefirin genç, güzel karısıdır. Bu hayatından sıkılmakta, Bektaşiliğe bir yandan iğrenerer bakarken, öte yandan istekle bakmaktadır. Bir aşk putu gibi olan Nur Baba ile tanıştığında yanaklarında cazip çukurluklarla, berrak çocuk gözleriyle gülen Nigar hayatın manasını, kendi ruhunun derinliğini buluyor. Romanın sonunda en temiz muhitte, en parlak ve berrak bir ruhla yetişen Nigar, adi, hafif, odalık ruhlu bir kadın durumuna düşmüştür. Bütün bu kadın tipleri ve Üsküdarlı ihtiyar Nuriye Hanım da dahil olmak üzere istanbul kadınlığının kudretli bir sanatçı tarafından çizilmiş simalarıdır.
Erkekler hep sönük ve solgundur. Mir alay Hamdi Bey, Udi Niyazi ve diğerleri hiç hatırda kalmıyan tiplerdir. Macit ise edebiyatın biraz daha yeni olan tipidir.macit Nigar’ın bir arkadaşıdır. iyi günlerinde ona destek olduğu gibi, kötü günlerinde de Nigar’a yardım elini uzatmaktan geri kalmamıştır.

Romanın Adı: DUDAKTAN KALBE
Yazarı : REŞAT NURi GÜNTEKiN

Saip Paşa, izmir’in tanıdığı, sevdiği bir kimsedir. Zaman zamanda belediye Başkanlığına seçilir. Bir yeğeni vardır: Hüseyin Kenan. Dayısının zoruyla mühendis çıkmıştır. Çocukluğunu Bozk Aya bağlarında geçiren Hüseyin Kenan, annesinin dükkanını satıp Avrupa’ya gittikten sonra, müzikteki kabiliyetini önce Batı dünyasına , sonra, buradaki Batı hayranlarına kabul ettirmiştir.

« Şark leyliyyeleri» diye çevrilen «nocturnes orientales» tarzındaki parçalarıyla şöhret yapmıştır. Güzel keman çalar. Dayısının ısrarlarına dayanamayarak birkaç ay için, çocukluğunun geçtiği şehre, izmir’e gelir. Dayısı Saip Paşa, vaktiyle haylaz bir oğlan diye bildiği Hüseyin Kenan’la şimdi övünmekte, ziy afetler tertip ederek bu genç yaşta tanınmış besteciye yakınlığını göstermekten zevk duymaktadır. Bütün bu şatafatlı alemlerden sıkılan Hüseyin Kenan. Bozkaya’ya giderek dinlenmek ister.

Artık eski sefalet günlerinin yerini nisbeten ferahlı bir hayat almıştır. Bozkaya’da, küçük «kınalı yapıncak»la tanışır. Lamia, hafif çilli yüzünden dolayı Hüseyin Kenan’ın kınalı yapıncak dediği kız, annesini, babasını kaybedence, oraya, amcasının yanına gelmiştir. Hüseyin Kenan, evli bir kadın olan Nimet Hanım’a kur yaparken dedikoducu ve dar bir çevre olan semt insanlarına karşı, Kınalı yapıncağın varlığından epey faydalanır.

Her gittikleri yere onu da beraber götürürler ve böylece dedikoduları önlerler. Lamia bu macerayı bilir ve Nimet Hanım evli olduğu için de Hüseyin Kenan’a acır. Hayalinde çocukça, çok acıklı bir macera yaratır. Bunun alelade bir aşk hikayesi olduğunu anlayınca fena halde kırılır.

insanlara, hele çok sevdiği ve gizli gizli kemanını dinlediği Hüseyin Kenan’a karşı bütün güvenini kaybederb bir gece yarısı Hüseyin Kenan, son eserine çalışırken bahçede bir hayal gördüğünü zanneder. Yakaladığı zaman bu beyaz hayaletin, gecelikle dolaşan Lamia olduğunu hayretle görür. Lamia, onun kemanını delice sevmektedir. Böylece, aralarında tuhaf, gizli bir gece arkadaşlığı başlar. Hüseyin Kenan onun gelip çalışmasını dinlemesine müsaade etmiştir.

Yaz bitince, Kenan, istanbul’a, Prens Vefik Paşa’nın Rumelihisarı’ndaki yalısına nakletmiştir. Niyeti kendisine pek bağlı görünen Prenses Cavidan’la evlenmektir. Prenses Mısırdayken, Hüseyin Kenan, yeniden izmir’e döner. Kınalı yapıncak’la, sıca bir yaz günü, havuz başında buluşurlar. Lamia çok güzel bir kız olmuştur. Kızın duygululuğu Hüseyin Kenan’a dokunur.

Aralarında aşka benzer, sevd aya benzer bir yakınlık hasıl olur. Kınalı yapıncak, geceleri odasını içeriden kilitler, pencereden bahçeye atlayarak Hüseyin Kenan’ların bahçesine geçer, saatlerce dolaşırlar, uzun uzun konuşurlar. Fakat bir eğlenti gecesi, herkesin dışarıda olduğu bir sırada, bağ köşkünde, Hüseyin Kenan nihayet zayıf davranır, yenilir ve Lamia’yı elde eder.

Ayrılırlarken ertesi gün annesinin resmen gelip kendisini isteyeceğini bilirdi. Ama ertesi gece, hayatını kendi elleriyle mahvettiğini düşünmekten gelen bir buhranla yatağa düşer. Birkaç gün kendini bilmeden yatar. Lamia’lar da izmir’e inerler. Genç kız Kenan’ın vazife hissinden gelen evlenme teklifini kesin olarak reddeder. Hamileliği üç ayı bulunca artık durumunu gizleyemiyeceğini düşünerek eniştesinin tabancasını alıp intihara kalkışır.

Lamia’yı ölümden kurtarırlar ve kütahya ’da bir akrabanın yanına yollarlar. Hayli ıstırap içinde geçen günlerden sonra, Mebrure adını verdiği kızını orada doğurur. Maceralı günlerden sonra bir binbaşıyla evlenir. Bu sırada kocasının yeğeni doktor Vedat sürgün olarak Kütahya’ya gelir. Kenan’ın Prenses Cavidan’la evlenişini Lamia ondan öğrenir.

Vedat’la aynı odada bir kömür çarpmasına uğramak Lamia’ya yeni bir felaket getirir. Kocasından ayrılır. Vedat onu almak isterse de kız reddeder. Kızıyla istanbul’a, Beylerbeyi’ne gelir. Kısa bir zaman sonra doktor Vedat da istanbul’a döner. Bir gün muayenehanesinde Lamia’yla Hüseyin Kenan’ı birbirlerine tanıştırırken onların zaten tanıştıklarını hatırlar.

Hüseyin Kenan, Lamia’yı sevdiğini geç farketmiş, evlilik hayatında mesut olmamıştır. Vedat’ta misafir olduğu bir gece bütün üzüntüsünü kemanına söyletir. Yine Vedat’ı muayenehanesinde ziyarete gittiği bir gün onun Lamia’yla evleneceğini öğrenir. Vedat Kınalı yapıncakla evlenir. Hüseyin Kenan da intihar eder.

Kişiler ve Karakteristik Özellikleri:

Kenan Bey:

Duyguları ve istekleri hayatını yönlendirmiş bir kişi. Romantik değil. Müziğe karşı hevesli bir mühendis. Bir anlık zevk için genç bir kızın hayatını zehir edebilecek, onunla evlenmeyecek karakterde bir kişiliği var. Gerçekçi değil; acımasız, yüreksiz. Daha sonraları yaptığı hataları anlayarak kendine kahrediyor. Düşündüklerini de gerçekleştiremiyor. Çaresizliklerle hayatına son veriyor.

Lamia Hanım:

Romantik ve aşırı duygusal bir kişiliği var. Hayalperest. Hayatın gerçeklerini acı anılarla birlikte öğreniyor. Saf, temiz ve çok iyi yürekli bir kadın; Kenan’ı da çok seviyor. Annesini ve babasını kaybettikten sonra amcasının anında kalıyor.

Hayatta yüzü hiç gülmemiş, gerektiğinde birçok acılara Göz yummuş sevdiği insan için.

Vedat Bey:

Günlük hayatta rastladığımız iyi yürekli bir insan. Lamia’yı seviyor ve sonunda onunla evleniyor. Romantik sayılabilir. Ama gerçekçi değil. Mesleğinde başarılı bir doktor

Yazarı : YAKUP KADRi KARAOSMANOĞLU

Print
0 Responses So far

Post Your Comment (looking for the old comment form?)

Pipes Output

Blog Archive

etiket bulutu

Widget edited by Davut Erarslan